Kuşların başı belada – Birleşik Krallık kuş sayıları düşmeye devam ediyor – Veriler, 2015 ve 2020 yılları arasında türlerin %48’inin azaldığını ve ormanlık kuşların kötü durumda olduğunu gösteriyor – İngiltere, doğaya bağlılık açısından Avrupa’da son sırada ve dünyadaki doğayı en çok tüketen ülkeler arasında yer alıyor – Mevcut SUNAK Hükümeti kendi hedeflerine doğru yürürken, hızlı tren projesi HS2 yüklenicileri tarafından kesilmek üzere işaretlenen binlerce ağaç gözden kaçmıyor – Ormanlık kuş popülasyonları, habitat kaybı nedeniyle daha da kötüleşmeye devam ediyor –
Son yapılan araştırma verilerine göre Birleşik Krallık’taki kuş popülasyonları hızla düşmeye devam ediyor. Uzmanlar hükümet tarafından radikal değişiklikler yapılmadığı takdirde, hükümetin kendi doğa hedeflerini tutturmakta başarısız olacağını tahmin ediyor. En önemlisi ise yaban hayatı uzmanları, kuş popülasyonlarındaki düşüşün büyük ölçüde habitat kaybından kaynaklandığı konusunda hemfikir .
Hükümet tarafından yayınlanan istatistikler de, kuş popülasyonlarının uzun ve kısa vadede azalmaya devam ettiğini gösteriyor. 2021’de ortalama olarak 130 üreyen türün bolluğu, 1970 değerinin %12 altındaydı. Bu kaybın büyük bir kısmı 1970’lerin sonları ile 1980’lerin sonları arasında olmasına rağmen, çoğunlukla ormanlık alanlardaki ve tarım arazilerindeki kuşlardaki nispeten keskin düşüşlerden kaynaklandı, 2015 ile 2020 arasında yine de %5’lik önemli bir düşüş oldu.
2015 ile 2020 arasında türlerin %24’ü arttı, %28’i çok az değişiklik gösterdi ve %48’i azaldı. Orman kuşları, 2015 ile 2020 arasında %12’lik bir düşüşle en kötü oranda yaşamaya devam ediyor.
Hükümet, türlerin azalmasının 2030’a kadar durdurulmasını gerektiren Çevre Yasasını 2021’de yasalaştırdı. Doğa koruyucu kampanyacılar, kendi yasal olarak bağlayıcı hedeflerine ulaşmak istiyorsa, hükümet politikasında köklü değişikliklere ihtiyaç olduğunu dile getiriyorlar.
Wildlife and Countryside Link’in CEO’su Richard Benwell şunları söyledi: “Siyasi partiler gözlerini genel seçimlere çevirdiğinden, bugünün yabani kuş istatistiklerinde yazan uyarıyı dikkate almaları iyi olur. Doğanın gerilemesi, onlarca yıldır amansız ve hız kesmeden devam etti. Yaban hayatı kayıplarını bir sonraki parlamentonun sonuna kadar durdurmaya yönelik yasal olarak bağlayıcı hedefe ulaşmak, burada yasal bir ince ayar, orada biraz bozuk para ile gerçekleştirilemez. Ciddi, sürdürülebilir yatırım, kirlilik için uygun cezalar ve hükümetin her alanında eylem, herhangi bir doğa-olumlu manifestonun ayırt edici özellikleri olmalıdır.”
The Royal Society for the Protection of Birds – RSPB’nin bilim başkanı Dr Richard Gregory konuyla ilgili şu önemli açıklamayı yaptı: “Herkes, Birleşik Krallık’taki kuş popülasyonlarının azalmaya devam etmesinden endişe duymalı çünkü bu, çevremizin durumunun ve doğal dünyamızın sağlığının çok önemli bir göstergesidir. Birleşik Krallık hükümetleri doğayı eski haline getirmek ve vahşi yaşamdaki azalmayı durdurmak için acil önlem alma taahhütlerini yerine getirmeden, Birleşik Krallık’taki vahşi yaşamın düşüşünü gösteren raporları birbiri ardına yayınlamaya devam edemeyiz.Bir doğa ve iklim acil durumundayız ve ortak türleri yaygın tutmak ve zaten kaybolmanın eşiğinde olanları kurtarmak için acil eyleme ihtiyacımız var. Bu uzak ufukta olan bir şey değil, kapımızın eşiğinde. Birleşik Krallık, G7’nin geri kalanına kıyasla tablonun en altında, dünyadaki doğayı en çok tüketen ülkeler arasında yer alıyor, ancak Birleşik Krallık’taki vahşi yaşamdaki düşüşün itici güçlerini ciddi şekilde ele almaya başlarsak bunu değiştirebiliriz.”
Hükümet, kuş popülasyonunun durumunun diğer türlerin ne durumda olduğuna dair iyi bir gösterge olduğunu kabul ediyor ve The Department for Environment, Food and Rural Affairs – Çevre, Gıda ve Köy İşleri Departmanı (DEFRA) şunları söyledi: “Kuş popülasyonlarının uzun süredir Birleşik Krallık’taki geniş vahşi yaşam durumunun iyi bir göstergesi olduğu düşünülüyor. Bunun nedeni, çok çeşitli yaşam alanlarını işgal etmeleri ve diğer vahşi yaşam grupları üzerinde de etkili olan çevresel baskılara yanıt vermeleridir.Ayrıca, kuş popülasyonlarındaki eğilimler hakkında, kısa ve uzun vadeli eğilimler arasında karşılaştırma yapılmasına olanak tanıyan önemli uzun vadeli veriler var. İyi çalışılmış bir taksonomik grup oldukları için, kuşlar için değişimin itici güçleri diğer tür gruplarından daha iyi anlaşılır ve bu da gözlemlenen değişikliklerin daha iyi yorumlanmasını sağlar.”
Bir diğer DEFRA sözcüsü de şunları ekledi: “ Çevresel iyileştirme planı kapsamında, tür bolluğundaki düşüşü 2030 yılına kadar durdurmak ve ekosistemlerimizde önemli rol oynayan yabani kuşların ve diğer türlerin durumunu iyileştirmek için net adımlar attık. Yabani kuşlar üzerindeki temel baskıları azaltmak ve yaşam alanlarını iyileştirmek için şimdiden güçlü adımlar atıyoruz. Örneğin, hedeflenen tür kurtarma çabalarımız, çulluk ve balaban da dahil olmak üzere 96 öncelikli türün koruma statüsünün iyileştirilmesine yardımcı oldu.”
Küresel olarak kuş türlerinin %49’u azalıyor ve sekizde biri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya – BirdLife International – tarafından her dört yılda bir yayınlanan ‘Dünyadaki kuşların durumu’ raporu , tarımın yaygınlaşması ve yoğunlaşmasının türlerin %73’ü üzerinde baskı oluşturduğunu gösteriyor. Ağaç kesme, istilacı türler, doğal kaynakların sömürülmesi ve iklim bozulması diğer ana tehditler olarak uyarıyor ve sekiz kuş türünden biri yok olma tehdidi altındayken %49’luk düşüşe dikkat çekiyor. Kuş yaşamının yok oluşunun şimdiye kadarki en korkunç resmini çizen kesin bir rapora göre, gezegendeki kuş türlerinin neredeyse yarısı düşüşte.
Ülkemiz kuş türleri bakımından oldukça zengin bir coğrafya, ancak ; Geçtiğimiz sene içinde yayınlanan rapor ve açıklamalara göre de
Türkiye’de 1989 – 2021 yılları arasında yaşayan kuş türleri popülasyonu üzerinde yüzde 50 azalma var –
Geçtiğimiz sene içinde yayınlanan rapor ve açıklamalara göz attığımda; ülkemizde mevcut kuş türü zenginliğini dikkate aldığımızda toplam 52 tür farklı statülerde tehlike altında deniliyor. Bu tehditlerin en önde gelen sebepleri arasında da insan baskısı başta betonlaşma nedeniyle türlerin yaşam alanlarının kaybı, enerji ihtiyacı için kurulan plansız rüzgar enerji ve hidroelektrik santralleri, barajlar, tarım alanlarındaki artış, cevre kirliliği, kullanılan kontrolsüz kimyasal gübre ve yasadışı avcılık sayılabiliyor.
Doğal ortamlarına dokunulmamış dünya üzerinde tek bir ülkede bitki ve hayvan yaşamı için gerekli olan, dağ, çöl, akarsu veya denizleri kalmadı –
Türkiye’de seçime hazırlandığımız günlerde ne iktidarı ne de muhalefeti ile ne biyoçeşitlilik krizini, ne de iklim krizi konuşuluyor. Parti politikalarının 2023 Seçim Beyannameleri içinde yer alıyor mu! Bu problemlere yönelik bir plan var mı! ben bilmiyorum. Ancak unutmamamız gereken bir gerçek var ki, üzerinde yaşadığımız gezegen 10 – 20 veya 30 ile 50 sene sonra bugünkü halinden çok çok uzakta, yaşanmaz bir hal alabilir. Uyarılar, gezegendeki doğal yaşam yok olma eşiğinde şeklinde. İnsanoğlu açısından da endişe veren bu tablo somut istatistiklerle bilim insanları tarafından net olarak ortaya konuluyor ve bu yok oluş sürecinin insanlar tarafından yönlendirildiğine de dikkatler çekiliyor. Adeta alarm veriliyor. Fakat dünya üzerinde söz sahibi politikacılar ve lider konumda ki ülkeler bu acil durumu yeterince ciddiye almıyor, görmezden geliyor ve gelmeye de devam ediyorlar. Artık bir şeylerin acilen yapılması gerek ama insanoğlu o kadar meşgul kü.
Geçtiğimiz 2 senelik süreçte zaman zaman https://turkulak.com.tr/ okuyucularına ‘Yok olma eşiğine’ gelen doğa katliamına elimden geldiğince, Birleşik Krallık örnekleri başta olmak üzere yazı ve haberlerimde yer vermeye, gayret ettim. Tek bir okuyucumdan bu konuda cevap aldım, gerisini size bırakıyorum.
Kuzey Ege bölgesinde sonbahar başlarında yaşanan en güzel hasatlardan biridir zeytin hasatı. İlk yağmurun toprağa düşmesiyle yöre insanlarının, “Erken hasat” telaşı başlar. Türkiye, dolayısıyla Ege bölgesi de küresel ısınma nedeniyle, olumsuzluklar etkilerini yaşıyor. Başta betonlaşma, maden ve taş ocakları sayesinde bölgede ki ana sorun katlanarak artıyor. Kaz ve Madra Dağları civarı göz göre göre doğa katliamına uğruyor. Doğaya bu güzel topraklara verilen zarar iyi biliniyor, bilinmesine de. Manzara hiç iç açıcı değil. Ağır iş makinalarıyla traşlanarak temizlenen zirve tepelerde yok edilen çam ormanlarının görüntüsü kilometrelerce öteden fark edilmesi, insanın yüreğini burkuyor. Doğal su zirvede toplanmayan kar nedeniyle su kaynaklarına dönüşmüyor ve aşağıya akmıyor. İnsanlardan önce, civarda yaşayan vahşi hayat o doğal su kaynaklarından yararlanamıyor. Kuşlar, sağlıklı ekosistemlerinin temel taşlarıdır, bu nedenle onların ortadan kaybolmasının sayısız olumsuz zincirleme etkileri olması muhtemeldir. Bölgede etkilenen sadece kuş türleri de değil. Anneanne toprakları Pelitköy / Burhaniye’ye 20 senedir tatil için ailece gidiyor ve gözlemliyoruz. Bahçelerimizde elimden ceviz alan bölgenin yaramazlarından ‘Anadolu Sincabı’ günümüzde rastlamak pek mümkün değil. Anadolu Sincabını fotoğraflamak için artık saatlerce yürümek ve beklemek zorunda kalıyorum. Asırlık zeytin ağaçlarının kuzey Ege bölgesinde son 25 senedir betonlaşma ile çevre katliamına nasıl dönüştüğüne çaresizce şahit olunuyor. Yazımın başlığına dönersek sadece ve sadece ‘Kuşların başı belada’ değil.
HS2 Nedir – HS2 İngiltere’nin Londra’dan Kuzey-Batı’ya inşa edilen yeni yüksek hızlı demiryolu hattıdır ve HS2 trenleri İskoçya’nın en büyük şehirlerini birbirine bağlar. High Speed 2, İngiltere’de ilk aşaması yapım aşamasında olan planlanan bir yüksek hızlı demiryolu hattıdır. aşamalar halinde ve sonraki aşamaların onayına bağlı olarak 2029 ile 2033 arasında tamamlanması bekleniyor.