Nevruz, Türk dünyasında, ortak kültürel değer olması yönüyle önemli bir yere sahip
olup Türklük dünyasında ve Anadolu’da ortak inanmalarla, ortak heyecanlarla yüzyıllardır
Türk kültürüne özgü özelliklerle kutlanılmaktadır.
Tarihin ilk topluluklarından beri ay, mevsim yıl vb. değişiklikler törenlerle
kutlanmaktadır. Avcı kültüründen tarım kültürüne geçildiğinde tarımda bolluk, bereket için
çeşitli törenler yapılmaya başlanmıştır. Çeşitli kültürlerde mevsim değişiklikleri törenlerle
kutlanır. İslamiyet öncesi Türk kültüründe bahar bayramı yapılarak kıştan sonra canlanan
doğanın sevinçle karşılandığını ve şenlikler düzenlendiğini biliyoruz.
Takvimin olmadığı dönemlerde insanlar hayatlarını temel uğraş konularına göre
düzenlerlerdi. Bunlar; ekin ekme, bağ bozumu, hasat, koç katımı, baharın gelmesi, tabiatın
canlanması vb. gibi olaylardı. (Genç, 1995:15). Ayların, mevsimlerin, yılların düzenli
geçişleri bunlara bağlı olarak bitkilerin düzenli olarak yeşermesi ve sararması, törenleri belirli
bir takvime bağlamıştır. Bir yıl içerisinde doğadaki değişiklikler toplumların hayatını her
zaman etkilemiş ve bu değişiklikler tarih boyunca bütün halklar tarafından çeşitli tören, ayin
ve bayramlarla kutlanmıştır. (Pirverdioğlu, 2002: 44).
Bütün milletlerin kültürlerinde görülen yeni yıl törenleri, yaşama biçimlerine,
coğrafyalarına, ekonomik yapılarına, inanç yapılarına uygun koşullarda, uygun zamanlarda
çeşitli pratiklerle kutlanır. İnanca bağlanan yeni yıl törenleri, Asya ve Ön-Asya toplumlarında
benzer iklim ve coğrafya şartlarında zaman, ad ve pratik benzerliğiyle kutlanmıştır
(Malinowski, 1998:152). Nevruz; uygulamalarda bazı farklılıklar olmakla birlikte, Orta Asya
Türk Toplulukları, İran, Anadolu ve Balkanlarda aynı tarihler arasında her toplumca kendine
özgü bir nedene dayandırılarak kutlanan geleneksel bir bayram niteliği kazanmıştır.
Nevruz sözcüğü Farsça nev (yeni) ve ruz (gün) sözcüklerinin birleşmesinden meydana
gelmiş olup yeni gün anlamına gelmektedir. Eski İran takvimine göre yılın ilk günüdür ve
güneşin koç burcuna girdiği ilkbaharın başlangıcı sayılan bir gündür. Hayvancılıkla, tarımla
uğraşan topluluklar için kışın bitip baharın gelmesi yapısal, işlevsel ve yeniden dirilişin
sembolleşen başlangıcı olan, gece ve gündüzün eşitlendiği, doğanın uyandığı ve dolayısıyla
üremenin başlangıcı olarak kabul edilen 21 Mart tarihi pek çok takvimde ve kültürde yılbaşı
olarak kabul edilip kutlanmıştır (Çobanoğlu, 2000:34).
Nevruz şenlikleri, geniş bir coğrafyaya yayılmış, çeşitli kültürlerde yer almıştır.
Nevruz şenliklerindeki pek çok motif ortak olmakla birlikte her kültür çevresinde
farklılıkların görülmesi de doğaldır (Turan, 1998:90). Her sosyal grubun kutlama şekilleri
Nevruzun içeriğini farklı belirlemektedir. Bazı toplumlarda mitolojik kaynağa, bazı
toplumlarda dini kaynağa oturtulmaya çalışılmıştır. Nevruz, çeşitli toplumlarda kendi
kültürünün derinliklerindeki bir olayı kaynak göstererek kültür değerleriyle özdeşleştirip
sembolleştirerek bayram niteliğinde kutlanılan gündür. (Tezcan, 1957: 37).
Tarih boyunca bütün Anadolu, çeşitli adlarla Nevruzu kutlamıştır. Nevruz; bahar ve
bereketi, yeni yıl ve yılın başlangıcını çağrıştırır. Nevruz, Türk kültüründe baharı, yaşama
sevincini, su ve kutsal arınmayı, yenilenmeyi, uyanan doğa ile birlikte bolluk-bereketi ve
üremeyi simgeleyen anlam ve ögelerle yüklüdür. Geleneksel ve toprağa bağlı her sosyal
grubun toprakla ilgili baharı, hasadı ve kışa girişi törenlerle kutladığı şenlikler vardır.
Anadolu dışındaki Türklük Dünyası’nda Nevruz’un Kazakistan’da (İbrayev 1996:189),
Kırgızistan’da (Karatayev 1995:229 ), Özbekistan’da (Muratoğlu 1996:281), Azerbaycan’da
(Nerimanoğlu 1995:125), Doğu ve Batı Türkistan’da ( Nazar 1996:299), Kırım’da (Özkan 1995:173),
Yakutlar’da (Kirişcioğlu 1995:16 ), Balkan Türkleri’nde (Dede 1978:123), Yugoslavya Türkleri’nde
(Çay 1991:113-114), Kıbrıs Türkleri’nde (Çay 1991:116) kutlandığını öğreniyoruz. Aynı zamanda
Türkiye dışında Azerbaycan, Bulgaristan, Kazakistan, Özbekistan gibi Nevruz geleneğinin yaşandığı
coğrafyalarda konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yapılıp kitaplar yayınlanmıştır. ( Oğuz 1995: 19)
Nevruz, kökü çok eski bir geleneğinin Anadolu’da yeniden şekillenip günümüzde de
şenlik ve kutlama biçiminde sürdürülen bir örneğidir. Doğanın uyanması ateşle kutlanır.
Çünkü ateş evreni canlandıran güneşin dünyadaki uzantısıdır.
Nevruz çeşitli efsanelerle örtülerek çok değişik biçimler almıştır. Nevruz Güneşin koç
burcuna girdiği, Tanrının evreni ve insanı yarattığı gün olarak da yorumlanır. İslamiyet öncesi
bahar kutlamalarını yapan Türkler bu kutlamaları Nevruz adıyla daha sonra da
sürdürmüşlerdir. Anadolu’da kutlanan Nevruz şenliklerinin biçimlenmesinde eski Türk bahar
bayramları ve Anadolu’da kutlanan eski bahar şenliklerinin etkisi olmuştur.
Nevruz Osmanlı devrinde, sayılı günlerden biri olarak kutlanmış, güneş koç burcuna
girdiği anda Nevruziye adı verilen macun veya tatlı yemek adet olmuştu. Müneccimbaşı
Nevruz günü padişaha yeni yıl takvimini sunar, aldığı bahşişe “Nevruziye Bahşişi” adı
verilirdi. Nevruz dolayısıyla sadrazam padişaha donanmış atlar, silahlar ve pahalı kumaşlar
gibi hediyeler verir, bunlara “Nevruziye Pişkeşi” denirdi (Levy,1998:234).
Kuzeydoğu Asya’dan merkezi Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşayan
Şamanist, Budist, Hıristiyan, Musevi, Müslüman Türk halkları arasında yılbaşı/bahar bayramı
bugün de varlığını korumakta ve her yıl coşkuyla kutlanmaktadır. Bu bayram değişik adlarla
adlandırılsa da fonksiyonel, anlam ve pratik açılardan bir bütün olarak ortaya çıkmaktadır
(Pirverdioğlu, 2002: 44).
Nevruzu yaşatan Türkistan-Rumeli yayına bakıldığında, yapılan çalışmaların özü
itibariyle bölgeseli yerelleştirme ve daha dar bir topluluğa mal ettirme çabalarını içerdiği
görülür. Nevruzu yaşamakta olduğu büyük coğrafyadan ve bu coğrafyada yaşama şansı
bulduğu diğer kültürlerden soyutlamaya çalışmak, kendiliğinden oluşmuş bölgesel
küreselleşmeyi yerelleştirmek olur. Yerelleşen kültür veya mitlerin zaman içinde küresel ve
bölgesel etkilerle ortadan kalkabildiği, özellikle Batı kaynaklı yeni kültürel küreselleşme
uygulamalarının bu süreci hızlandıracağı dikkatten uzak tutulmamalıdır (Oğuz,2002:ss.88-
94).
Nevruzun nereden kaynaklandığı sorusuna kendi yerel ortamlarında cevap oluşturan
bu mitlerin bir bölümü tarihten gelmekte, bir bölümü tarihi olaylardan yararlanılarak yakın
dönemlerde kurgulanmaktadır. Nevruz üzerine yapılan aidiyet tartışmalarına her toplumda
farklı olabilen daha doğrusu olması doğal olan bu köken mitleri neden olmaktadır. Nevruzla
ilgili kimi mitler, ilk insanın bugün doğduğunu anlatır. Nevruzun doğumla ilişkilendirilmesi
mantıksal açıdan doğrudur. Çünkü, Nevruzda tabiat adeta yeniden doğmaktadır (Oğuz, 2002:
88-94).
Nevruzun İslamiyet öncesi, İslamiyet sonrası ve günümüz olmak üzere üç boyutu
vardır.
İslamiyet Öncesi Nevruz:
İslamiyet öncesi Nevruz’un inanç ve pratiklerini şöylece sıralayabiliriz. Nevruz,
hayvancılık ve tarıma dayalı toplumlarda üreme ve üretme işlevlidir. Takvim bilgisine dayalı
kutlama tarihi vardır. Nevruz, doğayla barışık olma ve onlardan yararlanma dileğine dayanır.
Yaratılış ve türeyişe, yeniden doğuş ve doğanın canlandırma inancına ait inanma ve pratikleri
vardır. Nevruz ateşinden atlama, günahlardan arınmadır. Ateş kutsanır, doğanın uyanması
ateşle kutlanır. Ateş; evreni canlandıran güneşin dünyadaki uzantısıdır. Nevruz ateşi, ritüelin
başlamasında önemlidir. Ateş kültü pek çok uygarlıkta aydınlık, kötülükten arınma,
temizleyicilik ve bereket – bolluk sembolüdür. Aynı zamanda yakılan büyük ateş toprağın
ısınıp uyanması simgesidir. Bahar bayramıdır.
İslamiyet Sonrası Nevruz:
Orta Asya’dan gelip Anadolu’yu yurt tutan Türkler, göç yollarında kültürleşme
yoluyla kültür alışverişinde bulunarak bunları Anadolu’ya taşımışlardır. Taşınan Orta Asya ve
göç yolları kültürü yeni yurt Anadolu kültürü ve İslami kültürle yüzyıllar süren kültürleşme
sürecinde yoğrularak günümüz kültürünü oluşturmuştur.
Anadolu toprakları üzerinde yaşayan halkımızın yaşama biçimleri, hem kendisinden
önce Anadolu’da yaşayan uygarlıkların hem de kendisinin Orta Asya’dan getirdiği kültür
temelleri üzerine kurulmuştur. Nevruz doğa güçlerine törenler düzenleyerek bu törenlerin
toplum yaşantısını kolaylaştırması dileği üzerine kurulmuştur. Doğayla barışık olma isteği bu
şenliklerin temel taşını oluşturur.
Nevruz, İslamiyet sonrası, eski inanç ve pratikleri taşıyarak devam etmiş, yeni
kültürde yeni anlamlar kazanmıştır. Nevruz’a İslami olmayan inanç ve pratiklerle,
İslamiyet’in kabulü sonrası Anadolu ve Anadolu dışı Türk dünyasında inanılan dini inanışlar
ve menkabelerle kutsal kabul edilip yeni anlamlar yüklenerek İslami kimlik kazandırılmıştır.
Bunlardan birkaçını sıralayalım. Allah, yeryüzünü 21 Martta yaratmıştır. Nevruz, Hz.
Adem’in çamurdan yoğrulduğu, Adem ve Havva’nın buluştukları, Nuh’un gemisinin karaya
vardığı, Yusuf Peygamber’in kuyudan kurtarıldığı, Hz. Musa’nın asasıyla Kızıldeniz’i yardığı
gün olarak kabul edilmiştir (Kutlu 1990: 109 ). Nevruz, Hz. Muhammed’in peygamber olduğu
gün olarak kabul edilmiştir. İslamiyet öncesi, su kültünün Hızır’a, toprak kültünün İlyas’a
yüklenmesi tesadüf değildir. Alevi- Bektaşi inanç ve pratiklerinde Nevruz farklı anlamlar
kazanmıştır. Birkaç örnek verelim. Nevruz; Hz. Ali’nin doğum günü ve halife olduğu gün,
Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın evlendikleri gün, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in doğduğu gün,
Kerbela olayının olduğu gün olarak kabul edilir (Temren 1995: 152-155).
Nevruz özellikle toprakla ilgili mevsim değişikliği zamanında, kıştan yaza geçişte
kutlanır. Nevruz doğanın canlanmasını karşılayan bir şenliktir. Uyuyan doğa için yiyecek
toplanıp topluca yenir. Günümüze kadar bahar bayramı olarak kutlanmıştır.
Günümüzde Nevruz
Nevruza çeşitli anlamlar yüklenmesi binlerce yıllık süreçte süreklilik kazanmasına
neden olmuştur. Günümüzde ilk çıkışı işlevsel olan Nevruz, doğanın çözülebilmesi oranında
işlev değiştirerek güncelleşmeğe başlamış ve şenlik şeklini almıştır.
SONUÇ:
Bugün “Nevruz” adıyla yaygınlaşan; ancak Asya’da birçok Türk topluluğu tarafından
hâlâ yeni yılın gelişi ritüelleri içinde kutlanan ve her yeni dönemde yeni mitlerle beslenerek
zenginleşen olgu, başlangıç mitlerinin kitleselleşerek ve kültüre dönüşerek günümüze
ulaşmasından başka bir şey değildir. Türklerdeki Nevruz ve Hıdrellez kutlamalarına ve bu
kutlamalar içindeki inanmalara, ritüellere ve diğer pratiklere bakıldığında, yapılan her şeyin
“yeni yıl”ın gelişini kutlamak olduğu açıkça görülür (Oğuz, 2002: 77-88).
Nevruz, toplumsal yaşamda canlandırıcı etkisinin bulunması, geleneklerin sürmesine
aracı olması, törelerin kökleşmesini sağlaması yönüyle işlevseldir. Nevruz geleneğini
sürdürenler kültür taşıyıcıları olarak görev yapmaktadırlar. Nevruz, halkın ortak duygu ve
düşüncelerini dile getiren, Türk kültürünün korunup yaşatılmasında önemli bir yeri olan
mevsimlik törenlerimizdendir.
Bayramlar fertleri bir araya getirir, onlar arasında toplumsal bağları güçlendirir,
ortaklıkları pekiştirir. İslamiyet’in kabulüyle birlikte Nevruz’un coğrafi ve tarihi nedenlerinin
yanı sıra geniş halk kitlelerince inanılan ve menkabevi nedenlerle kutsal olarak kabul
edildiğini görüyoruz. Nevruz, yeni kültürde kutsanmış, bayram olarak kutlanmıştır.
Nevruz, ister ayini, dini ritüele dayansın, isterse din dışı bir ritüele dayansın takvime
bağlı bir kültür veya folklor olayı olarak toplumu, belli değerler üzerinde birleştirir.
Nevruz Kutlamaları Uygulamaları
Nevruz Yörükler arasında kışın bitişi ve bahar bayramının başlangıcı olarak kabul
edilir. Nevruzda “Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun” diyerek kutlanır,
kurban kesilir. Nevruz, Gaziantep ve çevresinde Sultan Nevruz adıyla kutlanır. Diyarbakır’da
halk nevruzu eğlence ve mesire yerlerine giderek kutlar.
Anadolu’da Türkmenler Nevruzu, Eski Martın Dokuzu ve Sultan Nevruz olarak
adlandırmaktadırlar. Büyük ateşler yakılıp üzerinden atlanır. Aynı şenliği Karadeniz
Bölgesinde de görüyoruz (Çay,1995:17-139). Trakya’da Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’de
Nevruz şenlikleri ve Mart Dokuzu adıyla şenlikler yapılır. Nevruz kutlamaları için mesire
yerlerine gidilir. Eski hasırlar yakılarak üzerlerinden atlanır. İzmir ve Uşak’ta da Mart
Dokuzu Şenlikleri ve Sultan Nevruz Bayramı adıyla kutlamalar yapılır. Uşak’ta “Yıl
Yenilendi” tabiri yaygındır (Çay, 1995:17-134) Bu da bize hala törenin işlevsel yönünün
olduğunu göstermektedir.
İslamiyet sonrası Anadolu ve Türklük dünyasında nevruzla ilgili yapılan pratiklerden
birkaç örnek verelim: Nevruz günü, nevruz sofrası kurulur, “s” harfiyle başlayan yedi çeşit
yemek hazırlanır. Nevruz kurbanı kesilir, bereket simgesi kabul edilen Hızır ve İlyas’ın evleri
ziyaret etmesi için kapı önüne un serpilir. Nevruz ateşi yakma, ateşin etrafında dönerek çeşitli
oyunları oynama gibi uygulamalar da yapılmaktadır.
Türk dünyasındaki nevruz kutlamaları sırasında yapılan uygulamalara baktığımızda
eski kültür, inanış, mit, efsane, gelenek, örf ve âdetlerimizle ilgili yönleri görebiliriz. Türk
dünyasındaki nevruz kutlamaları aşağıdaki sıraya göre uygulamaktadır.
Nevruza hazırlık genel temizlikle başlar. Evlerin etrafı temizlenir, içi ve dışı
badanalanır, halılar ve kilimler yıkanır. Aile üyelerine yeni elbise, alınır. Akrabalara hediye
alınır. Bayrama birkaç gün kala tatlıların yapımına başlanır. Nevruz ateşi için gerekli ot, çalı
ve odun hazırlanır.
Nevruz kutlamalarında önemli bir yeri olan bu gelenek, eski Türklerdeki yuğ
törenlerinin izlerini taşımaktadır ve bunların devamı niteliğindedir. Azerbaycan, Türkistan ve
diğer yörelerde hâlâ nevruzda yapılan bu gelenek, ölmüşlerin mezarını ziyaret etmek, mezar
üzerine şeker ve tatlı bırakmak, yasin okumak, ağıt söyleyip ağlamak, mezarların etrafını
temizlemek, bazı yörelerde de mezarlıkta kahve içmek ve yemek yemek gibi etkinliklerle
devam etmektedir. Orta Anadolu’da Nevruz “Mart Dokuzu” adıyla bilinir. Diğer yörelerde de
benzer adetler vardır. Mezarlar ziyaret edilir.
Nevruz Tahtacı Türkmenlerinde 22-23 Martta kutlanır. Ölülerin yedirilip içirildiği gün
olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültü kendini göstermektedir.
Mezar ziyareti yapılır. Kabir öpülür. Eğlenceler gün ve gece boyu sürer (Yetişen,1951:365).
Toplu şekilde kırlara çıkılarak eğlenceler, şölen ve yarışmalar düzenlenir. Bu gelenek
Hun Türklerinde de mevcuttur. Türk dünyasının bazı yörelerinde bu etkinlik Nevruzda
gerçekleşmeye devam etse de, diğer yörelerde Hıdrelleze kaymıştır.
Geniş Türk coğrafyasında kutlanan Nevruz törenlerinin hepsinde ateşle ilgili pratikler
bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı büyük ateşler yakarak üzerinden atlama ve bu
sırada “Ağırlığım, uğurluğum sende kalsın”, “kırmızılığın bana, sarılığım sana” gibi büyüsel
duaların edilmesidir. İnanışa göre nevruz ateşinden atlayanlar hastalıklardan arınır ve yıl
boyunca hastalanmaz. Bir diğer pratik, hayvanları ateş üzerinden atlatmak veya iki ateş
arasından geçirmektir. Nevruz törenlerinde ateşin kullanılması, onun temizleyici, arındırıcı,
hastalıkları, kötülükleri ve büyüyü yok edici özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Sabah erkenden tüm su kaplarındaki suları yenileme, taze su içme ve ev hayvanlarına
içirme, eski eşyaları suya atma, birbirinin üzerine su serpme ve su falına bakma şeklinde su ile
ilgili pratikler uygulanır. Su kültü, eski Türk inanç sisteminde önemli bir yere sahiptir ve tüm
pınarların, dere, ırmak, göl ve denizlerin kendi iyi ruhlarının olduğuna inanılmaktadır. Suyun
şifa verici, arındırıcı gücüne inanç, Türk mit, efsane ve destanlarına da yansımıştır.
Nevruz kutlamalarında çeşitli yarışlar, gösteriler, seyirlik oyunlar ve müzik yer
almaktadır.
Nevruz kutlamalarının en önemli özelliği yardımlaşma, sevgi ve şefkat bayramı
olmasıdır. Bayramdan önce fakir, hasta ve zor durumda olan kişilere para, giyecek yardımı
yapılır ve bayram günü yapılan bayram aşından pay verilir. Yardımlar sırasında insanları
kırmamaya dikkat edilir (Pirverdioğlu, 2002: 46-49).
Manisa’nın ünlü “mesir bayramı” da Nevruz günü kutlanan bir bayramdır. Nevruz
günü, türlü otlardan ve çiçeklerden alınmış maddelerle yapılmış ve kâğıtlara sarılmış küçük
macun parçalarının minareden atılması ve aşağıda toplanmış halkın, şifalı saydığı bu
macunları kapışması törenin en önemli kesimi sayılıyor.
Nevruzla İlgili İnanç ve Adetler
Anadolu’da nevruz inancına bağlı düşünceler farklı olmakla birlikte geleneksel
uygulamalar birbirine benzemektedir. Bu uygulamaları dört ana başlık altında toplayabiliriz.
a) Şifa ve Sağlık İsteğine Yönelik İnanç ve Âdetler:
– Şebinkarahisar’da Nevruz sabahı akarsularda yıkanıldığı takdirde kuvvet ve sağlık
kazanılacağına inanılır.
– Mart ayı içerisinde Anadolu’nun bazı yerlerinde (Nevruzla bağlantılı olarak) görülen
bir başka gelenek de “kara çarşamba”dır. Bu günde bir yabani gül ağacı dalı, iki ucu
kesilmeden ortadan ikiye ayrılır. Sonra iki ucundan tutularak bastırılır ve bir daire oluşturulur.
Daha sonra, başta hastalar olmak üzere herkes bu dairenin içinden geçer. Böylece hastalığın
geçeceğine, sıkıntıların yok olacağına inanılır.
b) Bolluk, Bereket, Mal, Mülk ve Uğura Yönelik İnanç ve Âdetler:
– Doğu Anadolu’da Nevruzdan bir gece önce aile reisi, aile bireylerinin sayısı kadar
küçük taş toplar. Bunları evin bacasının etrafına dizer. Taşların kimi temsil ettiği önceden
belirlenir. Nevruz sabahı taşların altı kontrol edilir. Hangisinin altında kırmızı böcek
bulunursa, uğur ona sayılır. Böylece ailenin o uğurlu bireyinden dolayı Tanrı’nın rızkının
kendilerine verildiğine, o kişinin evin kaderi üzerinde etkili olacağına inanılır.
– Orta Anadolu’da Nevruz sabahı erkenden kalkılarak, mezarlar ziyaret edilir, dilekte
bulunulur. Dilekte bulunan kişi, mezarlardan birer taş alarak kırka tamamlar. Bir torbaya
koyup evine asar ve bir yıl bekler. Dileği kabul olursa taşların kırk bir adet olacağına inanılır.
Bir dahaki Nevruzda dilek kabul olsa da olmasa da taşlar alındığı yere konur.
– Sivas’ta Nevruzda (mart dokuzu) gök gürlerse o yıl ürünün bol olacağına inanılır.
– Nevruz günü çimenler ne kadar çok çiğnenirse, o kadar çok büyüyeceğine inanılır.
Tunceli’de de Nevruz baca dizme ve taş dizme adetleriyle kutlanır.
c) Kısmet Açma ve Şans İsteğine Yönelik İnanç ve Âdetler:
– Gaziantep’te 22 Mart gününe “Sultan Navrız” denir. Halk arasındaki inanca göre 21
Marta bağlanan gece sultan Navrız, belli olmayan bir saatte, batıdan doğuya göç eden güzel
bir kızdır. Sultan Navrızın geçtiği saatte uyanık olanların dileklerinin gerçekleşeceğine
inanılır. Evdeki bütün kap kacağa su doldurulur, sabaha kadar beklenir. İnanca göre, dilek
kabul edilirse sular altına dönüşür.
-Birçok yöremizde Nevruz günü gençler dilek dileyip soğuk suya girerler. En az üç
kez bütün vücudu suya daldırırlar. Böylece kısmetlerinin açılacağına, dileklerinin
gerçekleşeceğine inanılır.
– Yozgat’ta genç kızlar, gelecek yıl koca evinde çocuk kucakta olalım dileğinde
bulunarak çimen veya sebzeleri düğümlerler.
d) Geleceği Anlama ve Yönlendirme Amacına Yönelik İnanç ve Âdetler:
– Ağrı’da gençler “gıllik” adı verilen, tuzlu hamurdan yapılmış bir çöreğin yarısını yer,
hiç su içmeden yatarlar. Rüyada kendilerine su verileceğine ve suyu veren kişiyle
evlenileceğine inanılır. Akşamdan kalma çöreğin diğer yarısı da sabahleyin evin damına
bırakılır. Az sonra bir karga gelir bu çöreği alır giderse ve kimin damında yerse, dilek tutan
kişinin o evin kızı ya da oğlu ile evleneceğine inanılır. Karga herhangi bir evin damına
konmamış ve uzaklaşmışsa uzaklardan birisiyle evleneceğine inanılır.
– Genç kızlar bir evde toplanırlar. Hiç konuşmadan bir çeşmeye giderek su getirirler.
Suyu derince bir leğenin içine dökerler. İki iğnenin ucuna iplik ve pamuk sarıp her birini
leğenin bir tarafından suya bırakırlar. İki sevgiliyi temsil eden iğneler birbirine yaklaşırsa
sevgililerin kavuşacağına uzaklaşırsa kavuşamayacağına inanılır.
– Uzun kış günlerinin sıkıntısından kurtulmak, yeni yılın sıkıntısız ve iyi olmasını
sağlamak amacıyla suya 13 taş atılır, daha önceden çimlendirilen buğdaylar suya bırakılır.