Sıcak evinde uyuyorsun… Bir anda buz gibi havada enkazın altındasın… Kabustan öte bir durum.
Denize düştüğünüz için değil, kurtulamadığınız, yüzme bilmediğiniz, yardım alamadığınız için ölüyorsunuz…
Bir kere daha gördük ki, liyakatsiz yönetim anlayışı her türlü afetin önüne geçmiş.
Almanya’da İmar Yasası 1945’ten günümüze sadece 2 kez değişirken Türkiye’de 11 yılda 164 defa değişiyor.
Arkadaş neyi affediyorsunuz?..
Düşük kalitede kullandığınız betonu mu, yoksa sıklıkla koymanız gerekip koymadığınız demiri mi?..
İmar affı çürük binalara imar, iskan ve ifraz vererek insanların kandırılmasıdır. Halka karşı tapılan hiledir. Depremde gördük, 6 ay önce yapımı tamamlanan bir bina… Açıklamasında da “deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiştir” yazıyor. İlk çöken binalardan birisiydi. Belediyelerin imar departmanları gözden geçirilmeli. “Biz hallederiz, anlaşırız” devri kapanmadan bu acılarımız bitmeyecek, içimizdeki ateş sönmeyecek.
Özellikle denize kıyısı olan şehirlerimizde yapılan inşaatlarda kullanılan deniz kumu, yıllar içinde etkisini kaybetmeye, hatta içindeki çözünürlük üreten malzemeler ile demiri korozyona uğratmaya başlıyor. Bu inşaat sektörü ve sağlamlığı için ciddi bir sorundur. Ve bunu kontrol edecek olan yapı denetim firmaları, belediyenin imar departmanı ve liyakat sahibi yöneticileridir..
“Eyy milletimiz, sizler için havalimanı yaptık, yol yaptık” diye tarım ve hayvancılıktan vazgeçip eserlerini, bizlerin vergileri ile yaptığı eserlerini her gün gözümüze sokan bu iktidarın yaptırdığı iş kalitesi de gözler önüne serildi.
Havalimanı yapmışlar; uçak inmiyor… Yol yapmışlar; yarılmış araba geçemiyor… Yolları tuzlamaktan aciz bir belediyecilik anlayışı ile yönetilen şehirler şimdi millet olarak kendi kendilerine yara sarmaya çalışıyorlar. Bakanlar afet bölgesinde açıklama yapıyor, “bölgeye bizden başka bir yardım kuruluşunun alınmasına izin vermeyeceğiz!”
Pardon Japonya’dan ekip gelmiş, Ermenistan’dan, İsrail’den, Yunanistan’dan gelmiş…
Türklerin girişini mi yasakladın bölgeye, yurttaşa yardım etsin diye Sayın Bakan bey?
Offroad klüpleri var yüzlerce konvoy halinde… Üst düzey bir yetkiliye ulaşamıyorlar ki, izin alsınlar…
Yalvarıyorlar; her türlü teçhizat var elimizde izin verin bizde konvoylar halinde afet bölgelerine gidelim, destek olalım diye.
İktidar her konuda olduğu gibi bu konuda da sınıfta kaldı. Gerçi onların alanı ekonomi olduğu için belki de…
Bu ülkede yayılması gereken ekonomi ve adalet reformunun yanında inşaat alanında da köklü bir değişikliktir. Bugün Kahramanmaraş, Gaziantep, Urfa, yarın İstanbul.
Hazır mı İstanbul böyle bir felakete?..
Toplanma alanlarında yapılan avm’ler, büyük inşaat sahaları ile hazır mı depreme İstanbul?
Eğer yaptıkları yol göçmezse otobanda toplanırız…
İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde insanlar cebindeki son 100 lirayı bile deprem bölgesinde bulunanlara gönderiyor. Orada olan insanlar sağcı, solcu, ocu bucu demeden omuz omuza vermiş göçük altından canları çıkarmak için nefes almadan çalışıyor. Bir AKP’li sözcü çıkmış,
“Cumhur İttifakı olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diyor…
Arkadaş siz ne yaşıyorsunuz?
Bu ülkede kardeşi kardeşe düşman ettiniz.
Bu ülkede insanları hak etmediği hayata sürüklediniz.
Bu ülkede siz vergilerle saltanat yaşadınız…
Hangi Cumhur İttifakı?..
Bir sözüm de borsaya. 1999 depreminde tam 9 gün kapalı kalan borsayı düne kadar neden açık tuttunuz?
Bu millet canı ile uğraşırken, orada kim kimi soydu?..
Hepsi kısa zamanda cevabını bulacak.
Biz şu afette bir kez daha gördük ki; çok büyük bir ülkemiz, büyük milletiz.
Biz bize yeteriz, yeter ki doğru yönetilelim.
Biz bize yeteriz, yeter ki ayrıştırmadan, ötekileştirmeden yönetilelim.
Televizyon karşısında afeti izlerken evin sıcağından utanan bir milletiz biz…
Kimse bizi birimizden ayrı görmesin…