Dünkü yazımın sonunda “Önceki akşam Halk TV‘de Kadri Gürsel‘le, İsmail Saymaz karşılıklı ahkâm kesiyorlardı. İsmail, Sinan Ateş‘le bir meselede daha önce görüşmüş. Kendi yorumunu katmadan Sinan Ateş‘in katline dair gelişmeleri anlattı. Bu arada söze giren Kadri Gürsel, ‘Türkeş, davadan döneni vurun, demişti.” diyerek, Eski Ülkü Ocakları Başkanı’nın katledilmesini, farkında veya değil, başka mecraya dökmüştü ki, İsmail Saymaz, devreye girdi, o mesele üzerine gidilmedi. Ama ben o mesele üzerine gideceğim.” demiştim.
Türkeş‘in bu sözü ne zaman ve niçin söylediğine geleceğim.
Sinan Ateş‘i tanımadım. Tivitlerine de hiç girmemiştim. Vefatından sonra girdim. Hareket’ten ayrışık, “iyi” veya “kötü” oraya buraya çekilecek bir sözüne rastlamadım. Hanımının yaptığı açıklama Sinan Ateş‘in duruşunu ortaya koyuyor:
“Acımızı bir siyasi malzeme haline getirmek, acımız üzerinden siyasi hesaplaşma yapmak isteyenlerden istirhamımız, ellerini vicdanlarına koymaları, acımıza saygı duymalarıdır. Şu anda tek bir gerçek vardır: Sinan Ateş, hain bir suikasta kurban gitmiş Ülkücü şehittir.”
“Ülkücü” sözünün altını ben çizdim. Bu sıfat her şeyi anlatıyor. Sinan Ateş belki ileriye yönelik, şartların değişmesinde, nasıl bir rol oynayacağı üzerinde düşünmüş, bu düşüncelerini arkadaşlarıyla paylaşmış olabilir.
Katlinden önce, İstanbul’da, geçmişte de isimlerinden bahsedilmiş bir grup arkadaşıyla buluşup yemek yemiş. Dört kişinin birlikte çektirdiği fotoğraf internette dolaşıyor. Bu fotoğraf üzerinden farklı sözler ediliyor.
O fotoğrafta Alparslan Alparslan da görülüyor. Alparslan‘la aynı yerdeniz. Çocukluğundan beri beraberiz. Sinan Ateş‘le tanışıklığı partinin genel merkezinde birlikte “danışman” sıfatıyla bir arada bulunmalarından dolayıdır.
Alparslan‘ı aradım, “Nedir mesele?” dedim. Merhum: “İstanbul’a gelmişken Alparslan abiyle de görüşeyim.” demiş. Bir arkadaşı aramış. Yemek masasında buluşmuşlar.
Alparslan‘la uzun konuştuk. “Benim yerim hep aynı. Hiçbir kayma ve sapma yoktur. Hareket’in özü biziz.” diye sözünü tamamladı.
Alparslan Türkeş‘in söylediği “Davadan döneni…” meselesi…
Kadri Gürsel, HalkTV‘de PKK’ya yatkın sol/komünist takımının standart ithamını dillendirdi. İsmail Saymaz bu oyuna düşmedi, sözünü saptırmadı.
“Alparslan Türkeş ve Liderlik” kitabımdan aktarıyorum:
“Türkeş’in daha sonra çok tartışılan, daha doğrusu muarızlarının farklı yorumladıkları bir konuşması vardır. Bu konuşmasının bir yerinde: ‘Geriye dönersem vurun! Davaya katılıp geriye dönen herkesi vurun!..’ sözleri geçmektedir.
Bu sözler, Ülkücüler arasında son derece heyecan uyandırıcı, davaya inançlarını pekiştiricidir. Ama karşısında olanlar, bu sözlerle Ülkücülerin davalarından vazgeçenleri öldüreceği anlamını çıkarmak istemişlerdir. Bu sözlerin hangi şartlarda söylendiğini bilmek gerekir. (…)
Yıl 1967. Günlerden 30 Temmuz Pazar… Spor ve Sergi Sarayı’nda Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin İstanbul İl Kongresi yapılmaktadır. Bu kongrede Türkeş partinin genel başkanı olarak bir nutuk irad eder.”
CKMP, 8-9 Şubat 1969’da Adana’da yapılan kongrede MHP’ye dönüşecek, amblemi de değişecektir. (Kitabımızda, yeni amblemi çizen merhum Yılmaz Yalçıner‘le de uzun bir konuşmam yer alır. Tarihî nottur. )
Türkeş, konuşmasının bir yerinde o çok tartışılacak sözünü ediyor:
“Arkadaşlar ileriye doğru yürüyorum, hızlanıp koşmak gayreti içindeyiz, koşacağız. İleriye gittikçe geride kalmayıp beni takip edin!…
Bu mücadelede herhangi bir sebeple ben düşersem bayrağı kapın, daha ileriye gidin; geriye dönersem vurun; davaya katılıp geriye dönen herkesi vurun!…
Arkadaşlar, bizim davamız Türk milletinin varlığını korumak, yüceltmek ve ebediyyen devam ettirmek davasıdır. Bu davanın üstünde başka bir fikir ve başka bir dava olamaz.”
Konuşma metnini verdikten sonra şunları yazıyorum:
“‘Geriye dönersem vurun! Davaya katılıp geriye dönen herkesi vurun!..’ sözlerini nutkun bütünü içinde değerlendirirsek…
Türkeş her zaman olduğu gibi önce cesaretten bahsediyor. Bir harekete girişenlerin çok cesur olmaları, korkuya kapılmamaları gerektiğini belirtiyor. Bir lider olarak Türkeş, en ön saftadır. Konuştuğu kitleye inançlı olduğunu, asla taviz vermeyeceğini, geriye dönmeyeceğini göstermek için: ‘Geriye dönersem, vurun! Davaya katılıp geriye dönen herkesi vurun!..’ demiştir.”
Olan budur. Türkeş, önce kendisini hedefe koyuyor. Döndü, diye vurulan mı var? Vurulan varsa, şahsî çekişmedir.
Malum “tarihçi” Ayşe Hür, dün “kısadalga.net” sitesinde çıkan yazısında aykırı çizgisini pekiştiriyor. Sinan Ateş‘in katline göndermede bulunarak Türkeş‘in yukarıya aldığımız sözlerini veriyor, söylediği tarihi de “1973” gösteriyor, ardından “Ülkücü komando kampları” başlığı altında, bir yazı döktürüyor. Kendisinin hoşuna gidecek kaynaklara girmiş. Biz “Alparslan Türkeş ve Liderlik” kitabımızda, meseleyi ayrıntılı ela aldık, şahitleri konuşturduk, asıl kaynaklara girdik. Sonra o meseleyi de yazarım.
Yeniçağ Gazetesi