Hindistan’ın Nisan 2023’te Çin’i geçerek dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesi olması bekleniyor.
Asya’nın bu iki dev ülkesinin her birinin nüfusu 1,4 milyarı aşmış durumda ve 70 yıldan fazla bir süredir de iki ülke nüfusunun toplamı, dünya nüfusunun üçte birinden fazlasını oluşturuyor.
Çin nüfusunun önümüzdeki yıldan itibaren azalmaya başlaması bekleniyor.
Geçen yıl bu ülkede doğan bebek sayısı 10,6 milyon ile, ölenlerin sayısından az öndeydi.
Hindistan’da da doğurganlık oranı son yıllarda düştü; 1950’lerde kadın başına 5,7 doğumdan bugün 2 doğuma kadar geriledi.
Peki Hindistan’ın Çin’i geçerek dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesi olması ne anlama geliyor?
Çin nüfusunu Hindistan’dan daha hızlı düşürdü
Çin nüfus artış hızını neredeyse yarıya düşürdü; 1973’te yüzde 2 olan oran 1983’te yüzde 1,1’e geriledi.
Nüfus bilimciler bu düşüşün, halkın büyük kısmının köylerde yaşadığı, eğitim oranının düşük, yoksulluğun yüksek olduğu bir dönemde, tek çocuk uygulaması gibi katı politikalar, daha geç yaşta evlenmenin teşviki gibi kampanyalarla gerçekleştiğine dikkat çekiyor.
Hindistan ise 20. yüzyılın ikinci yarısının büyük kısmını yüzde 2’ye yakın nüfus artışıyla geçirdi. Ölüm oranları düştü, yaşam beklentisi uzadı, gelirler arttı. Buna karşın doğum oranı yüksek seyretmeye devam etti.
1952’de aile planlaması programı izlemeye başlayan Hindistan, 1976’da ilk nüfus politikasını belirledi. Bu, Çin’in doğum oranını düşürmeye çalıştığı döneme denk geliyordu.
Ancak 1975’te olağanüstü hal uygulamasının başlaması ve hakların askıya alındığı dönemde milyonlarca yoksula uygulanan zorla kısırlaştırma politikası toplumda ters tepki yarattı.
Londra Ekonomi Üniversitesi’nden (LSE) demografi uzmanı Tim Dyson’a göre, “Bu uygulama olmasaydı ve siyasetçiler daha aktif rol alsaydı doğurganlık oranı daha hızlı düşerdi. Bu ayrıca daha sonraki hükümetlerin aile planlaması konusunda daha temkinli davranmasına neden oldu.”
Nüfus programlarını Hindistan’dan çok daha sonra başlatan Güney Kore, Malezya, Tayvan ve Tayland gibi Doğu Asya ülkeleri daha düşük doğurganlık seviyelerine ulaştı, bebek ve anne ölüm oranlarını düşürdü, gelirlerini artırdı ve insani kalkınmayı Hindistan’dan daha önce sağladı.
Hindistan bir nüfus patlaması yaşamıyor
Hindistan 1947’de bağımsızlığını aldıktan bu yana nüfusu bir milyardan fazla arttı ve nüfusunun 40 yıl daha artması bekleniyor. Ancak nüfus artış hızı on yıllardır düşüşte ve ülke “demografik felaket” tahminlerine meydan okuyor.
Demografi uzmanları, Hindistan’ın Çin’den daha fazla nüfusa sahip olmasının artık “endişe verici” bir önemde olmadığını söylüyor.
Gelir artışı, sağlık ve eğitime erişimin iyileşmesi, Hint kadınların eskiye oranla daha az çocuk sahibi olmasını sağlayıp büyüme eğrisini düzleştirdi.
Doğurganlık oranları, 22 eyaletten 17’sinde ikame seviyelerinin (nüfusu sabit tutmak için gereken doğurganlık oranı, yani kadın başına iki doğum) altına düşmüş durumda.
Doğum oranlarındaki düşüş, daha kalabalık olan kuzeye kıyasla Hindistan’ın güneyinde daha hızlı oldu.
Nüfusta Çin’i geçmek önemli olabilir
Hindistan nüfusunun Çin’i geçmesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde daimi bir koltuk elde etme iddiasını güçlendirebilir (BMGK’nın mevcut beş daimi üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin).
Hindistan BM’nin kurucu üyelerinden biri ve daimi üyelik talebinin meşruluğu konusunda her zaman ısrarcı oldu. BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi Nüfus Bölümü Direktörü John Wilmoth, “en büyük nüfusa sahip ülke olarak bazı konularda hak iddiası olabileceğini” söylüyor.
Mumbai merkezli Uluslararası Nüfus Bilimleri Enstitüsü’nden KS James’e göre Hindistan’ın demografisinin değişim şekli de önemli.
James, dezavantajlarına rağmen Hindistan’ın hem yoksul hem de büyük ölçüde eğitimsiz bir nüfusa sahip demokratik bir ülke olarak aile planlaması yoluyla “sağlıklı bir demografik geçişi” yönetmesi nedeniyle övgüyü hak ettiğini söylüyor ve ekliyor:
“Çoğu ülke bunu daha yüksek okuryazarlık ve yaşam standartlarına ulaştıktan sonra yaptı.”
Hindistan genç bir nüfusa sahip; nüfusun yüzde 47’si 25 yaşın altında ve dünyada 25 yaşın altındaki her beş kişiden biri Hindistanlı.
Ekonomist Shruti Rajagopala’a göre, “Bu genç Hint nesil, bilgi ürünleri ekonomisinde en büyük tüketici ve işgücü kaynağı olacak, en büyük küresel yetenek havuzu olacaklar”.
Ama bazı zorluklar da var
Hindistan’ın demografik kazanım elde edebilmesi için çalışma çağındaki genç nüfusuna yeterli istihdamı yaratması gerekiyor. Ancak Hindistan Ekonomisini İzleme Merkezi’ne (CMIE) göre Hindistan’ın çalışma çağındaki nüfusunun yalnızca yüzde 40’ı çalışıyor ya da çalışmak istiyor.
Çalışma çağında doğum ve çocuk bakımı için daha az zaman harcadıklarından daha fazla kadının işe ihtiyacı olacak. Burada tablo daha iç karartıcı hale geliyor: CMIE’ye göre Ekim ayında çalışma çağındaki kadınların yalnızca yüzde 10’u işgücüne katılırken bu oran Çin’de yüzde 69.
Bir de göç sorunu var. Yaklaşık 200 milyon Hint ülke içinde, eyaletler ve bölgeler arasında göç etti ve sayıları artmaya devam edecek.
Bunların çoğu iş bulmak için köylerini terk edip şehirlere giden işçiler.
Kerala’daki Uluslararası Göç ve Kalkınma Enstitüsü’nde göç uzmanı olan S. Irudaya Rajan, “Köylerdeki iş eksikliği ve düşük ücretler nedeniyle göç arttıkça şehirler de büyüyecek. Göçmenlere makul bir yaşam standardı sağlanabilir mi? Aksi takdirde daha fazla gecekondu ve hastalıkla karşı karşıya kalınır” diyor.
Demografi uzmanları Hindistan’ın ayrıca çocuk evliliklerini durdurması, erken evlilikleri önlemesi ve doğum ve ölümleri düzgün bir şekilde kayıt altına alması gerektiğini söylüyor.
Doğumda cinsiyet oranının çarpıklığı, yani kızlardan daha fazla erkek doğması endişe yaratıyor.
Pew Araştırma Merkezi’nin bir çalışmasına göre, “nüfus kontrolü” ile ilgili siyasi söylemler ülkenin en büyük azınlığı olan Müslümanları hedef alıyor gibi görünse de, aslında “Hindistan’ın dini grupları arasındaki çocuk doğurma farklılıkları genellikle eskiden olduğundan çok daha az”.
Hindistan’ın yaşlanması sorunu
Demografi uzmanları Hindistan’ın yaşlanması sorununun çok az dikkat çektiğini söylüyor.
1947’de Hindistan’ın ortanca yaşı 21 idi. İnsanların sadece yüzde 5’i 60 yaşın üzerindeydi. Bugün ortanca yaş 28’in üzerinde ve nüfusun yüzde 10’undan fazlası 60 yaşın üzerinde.
Kerala ve Tamil Nadu gibi güney eyaletleri en az 20 yıl önce ikame seviyelerine, yani nüfusun aynı seviyede seyretmesi durumuna ulaştı.
Nüfusla ilgili “Whole Numbers and Half Truths” (Tam Sayılar ve Yarı Gerçekler: Modern Hindistan Hakkında Verilerin Bize Söyleyebildiği ve Söyleyemediği Şeyler) kitabının yazarı Rukmini S, “Çalışma çağındaki nüfus azaldıkça, yaşlı nüfusu desteklemek hükümetin kaynakları üzerinde giderek artan bir yük haline gelecektir” diyor:
“Aile yapılarının yeniden şekillendirilmesi gerekecek ve yalnız yaşayan yaşlılar giderek artan bir endişe kaynağı haline gelecek.”
Alıntı kaynak: BBC/Türkçe