Bir ülkede enflasyon çok yüksekken faizler çok düşük olur da devlet birikim yapmayı anlamsız hale getirirse vatandaşın tepkisi ele geçen parayı “harcayalım bari” şeklinde olur.
Böyle bir harcama davranışı paranın dolaşım hızını gerçekten de olağanüstü bir şekilde artırır, herkes eline geçen paradan kurtulmaya çalışır, bu durumda talep ve fiyatlama davranışlarının mantığını ortadan kaldırır, sonuçta kim neyi kaça bulursa saldırıp almaya çalışır.
Malum enflasyon her zaman ve her yerde tamamen parasal bir olgudur! Bir ekonomide paranın dolaşımdaki miktarı artar ve/veya o parayı basan otoritenin itibarı azalırsa para değer kaybeder, mal ve hizmetlerin fiyat seviyesi artar. Fakat aslında bu denkleme eklememiz gereken çok önemli bir unsur daha vardır paranın dolaşım hızı. Fiyatların hızla artığı paranın hızla değer kaybettiği ekonomilerde bir de faizler enflasyondan çok düşük kalırsa herkes eline geçen parayı harcamaya çalışır. Kitlelerin bu paradan hızla kurtulma çabası artınca da fiyatlar genel seviyesi daha da büyük bir hızla artmaya başlar ve bir kısır döngü oluşur.
Türkiye’de bugün enflasyon çok ama çok yüksek, üç haneli hiperenflasyon seviyesindedir. Faizler ise çok düşüktür ve bunca yüksek enflasyona rağmen mevduat faizleri %20’ler seviyesinde dolanmaktadır. Yani bu yüksek enflasyona rağmen birinin vadeli mevduata Türk Lirası yatırması ve oturup erimesini seyretmesi için aklını peynir ekmekle yemiş olması lazımdır. Rasyonel düşünen bir kişinin bunu yapmayacağı aşikârdır. Dahası yapay bir şekilde baskılanan döviz kurları yüzünden nakit ihtiyaçları karşılamak üzere döviz ve altın tutmak dahi enflasyona karşı yeterince koruma sağlayamamaktadır. Bu noktada kişilerin önünde tek seçenek kalıyor ele geçen parayı hızla harcamak. Toplum da tam böyle yapıyor ve bir daha bu fiyata bulmam imkânsız olacak düşüncesiyle ne bulursa, kaça bulursa düşünmeden alıyor.
Bu noktada şunu da hatırlatmak isterim sadece mevduat faizleri değil aynı zamanda kredi faizleri de enflasyona göre çok ama çok düşük ve dolayısıyla vatandaş sadece eline geçen parayı harcamıyor, aynı zamanda kredi kullanıp borçlandığı parayı da harcıyor. Çünkü şunu iyi biliyor bugün sabit faizle kullandığı bir kredi, kısa bir süre sonra bedavaya gelecek, bugün ödemekte zorlanacağı taksitler yarın kolaycacık ödeniverecek. Yani sonuçta insanlar sadece bugünkü gelirlerini değil, kredi kullanarak gelecekteki gelirlerini bile harcıyorlar, bunun yarattığı talep patlaması da enflasyonu daha da hızlandırıyor.
Demedi demeyin; ekonomi yönetiminin vatandaşların korunma içgüdüsü ile oluşturduğu bu rasyonel tepki ile baş etmesi hiç bir şekilde mümkün değildir.
Görünen o ki bizim vatandaşlarımızın ekonomi bilgisi ve deneyimi ekonomiyi yöneten zat-ı muhteremlerden çok ama çok daha derin.
Diğer yandan enflasyon bu kadar yüksek ve kredi faizleri bu kadar düşükken gelecekteki gelirini erken kullanmak ciddi bir yarar sağlayacaktır. Sonuçta gelecek enflasyon belirsiz bir şekilde yüksek olacaktır ama sen %20-25 ile kredi kullandığında buna belirlilik kazandırmış, kaybını sınırlandırmış oluyorsun. Üstelik bazıları aldığı kredi ile altın ve döviz alarak bu kaybı tamamen ortadan kaldırıp hatta kâra bile geçmiş oluyorlar. Bu da aslında son derecede rasyonel bir davranıştır.
Sonuç olarak iktidar enflasyonist politikalar uygulayarak taammüden enflasyon yaratıyor, vatandaş ise iktidarın ne yaptığını anlıyor ve kendi oyun stratejisini geliştirerek karşı hamlesini yapıyor. Bu oyunu iktidarın kazanması hiçbir şekilde mümkün değildir çünkü karşı tarafta, vatandaşın elinde sonsuz seçenek varken iktidarın hem seçenekleri ve hem de ömrü sınırlıdır.