Araştırmacı yazar Dr. Cem Sökmen, “Tarihî ve Mekânsal Değişimiyle İstanbul Gazeteciliği/Babıali’den Medya Plazalarına” adlı yeni çalışmasında Babıali gazeteciliğinin mekânsal çevreyle kurduğu ilişkilerin gazetecilik pratiklerine yansımalarını ortaya koyduktan sonra, mekânsal değişimle birlikte haber üretim süreçlerinde gerçekleşen değişimleri sorguluyor:
İstanbul’da Türkçe gazetecilik 1830’lardan 1990’lı yılların başlarına kadar Babıali semti ve çevresinde faaliyet göstermiştir. Bu dönem Babıali gazeteciliği olarak adlandırılmıştır. Şehrin idari, ekonomik, toplumsal ve kültürel anlamda geleneksel merkezi sayılan bölgede gelişen 160 yıllık gazetecilik tarihi aynı zamanda haber kaynağı kurumlar, meslek çevresi ve sosyalleşme mekânları ile iç içe geçmiş bir deneyimin tarihi olarak tanımlanabilir. Sonrasında, siyasal ve ekonomik değişim sürecine paralel olarak İstanbul’daki yerel yönetimin şehir merkezini sanayi kuruluşlarından arındırma projesi çerçevesinde gazete ve gazeteciler için yeni bir dönem başladı. Gazetelere Yenibosna-Bağcılar aksında ucuz fiyatlarla geniş araziler teklif edildi ve Medya Plaza binalarının inşaat sürecine geçildi.
Babıali, 1990’lı yıllarda gerçekleşen mekânsal değişimle gazeteciliğinin merkezi olma özelliğini yitirmiş, İstanbul gazeteciliğinde medya plaza dönemi gerçekleşmiştir.
‘Basının Endüstrileşmesi’ ve ‘Basından Medyaya Dönüşüm’ süreçleriyle paralel gelişen medya plaza dönemi, İstanbul gazeteciliğinin Babıali çevresindeki mekânsal tarihiyle biçimlenen gazetecilik pratikleri ve meslek kültürü üzerinde önemli etkiler bırakmıştır.
Bu çalışmamda, hem Babıali dönemini, hem Medya Plaza dönemini gazeteci olarak yaşamış meslek mensuplarıyla gerçekleştirdiğim saha çalışmalarına dayanarak mekansal değişimin İstanbul gazeteciliğinin habercilik pratiklerine ve mesleğe aidiyet hissine etkilerini tespite gayret ettim.
Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda, 1980-2000 yılları arasında Türk basınında gerçekleşen hızlı dönüşüm siyasal, ekonomik ve teknolojik boyutlarıyla incelemekle birlikte mekânsal değişim ve habercilik pratiklerine yaptığı etkiler çalışma konusu edilmemişti.”
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
Eskişehir’den göç edip Eğirdir’e yerleşmiş bir Sipahi ailesinin torunu Karçınzâde Süleyman Şükrü’nün kaleme alıp Petersburg’da bastırdığı seyahat kitabı “Seyahatü’l Kübra” ELİPS Kitap tarafından okurla buluşturuldu. Bekir Akçelik’in sadeleştirerek yayına hazırladığı kitapla “Osmanlı’nın son Evliya Çelebisi” olarak da anılan Karçınzâde Süleyman Şükrü’nün hatıraları okuyucuyu adım adım Asya ve Avrupa’yı dolaşmaya davet ediyor.
Kâh yürüyerek kâh eşek ve at sırtında, kâh trene binerek ve kâh nehirler, denizler ve okyanuslardaki vapurların yardımıyla şehirler, ülkeler ve kıtalar üzerinde altı yıl süren aralıksız bir yolculuğun doyumsuz bir meyvesi olan bu seyahatname, yazıldığı yirminci yüzyılın arifesindeki girdapların ve gelgitlerin arasında kalmaktan mütevellit hak ettiği yeri henüz elde edememiş çok değerli bir kitaptır. Bu meyanda saklı bir hazineden çıkarılmış paha biçilmez bir eser kıymetindedir. Seyyah Süleyman Şükrü, kendi şahsi hayatından kesitlerle başlayarak deneyimlerini ve olayları bir roman kıvamında anlattığı bu seyahatnamesinde, uğradığı her yerin sosyolojisi, siyaseti, iklimi ve doğasının resmini çizmekle kalmamış okumalarından elde ettiği entelektüel birikimle de geçmişten geleceğe çok farklı konularda yorumlarını ekleyerek okuyucuya konuları daha anlaşılır kılabilme çabası içindedir.
Kitabı okurken sadece mekânlar ve olaylarla dolu bir serüven görmeyecek aynı zamanda portre analizleri, dönemin siyasetine dair bugün hâlen daha etkisi devam eden sosyo-politik müzakereler ile Aliya İzzetbegoviç’in tabiriyle “Doğu-Batı arasında İslam” tartışmalarına tanık olacaksınız. Osmanlı’nın son dönemindeki iç ve dış politik kavgaların Avrupa’da, Afrika’da ve Asya’da görülen izlerini sürerken tarihte karanlık kalan bazı sorulara cevap bulacaksınız. Son dönemin politik ve bürokratik çalkantılarına getirdiği eleştirilerin bugüne ne çok ışık tuttuğuna
ELİPS Kitap Tel:(0312) 475 40 33
***
HAFTANIN KİTABI
Türkolog, dil bilimci Dr. Yusuf Gedikli’nin kaleme aldığı “Dillerin Şifresi Hint-Avrupa Dillerinin Köken Bilimine Giriş” adlı kitabı okurla buluştu. Serinin birinci kitabı “Dillerin Şifresi-Dillerin Kökeni ve Türeyişi” adlı eserin 2015’te yayımlandığını hatırlatan Yusuf Gedikli, yeni kitabı hakkında şunları söyledi: “Kitabımızın 3. cildini başta Hint-Avrupa dilleri olmak üzere öbür dünya dillerine ayıracağımızı bildirmiştik. Bunda da amacımız bilgi ve bulgularımızı dünya dillerinden örnekler vererek ispatlamaktı. Bu eserimizle vaadimizi tamamen yerine getirdik. Eserin ağırlığını Hint-Avrupa dilleri meydana getirmekte. Bu dillerin yanı sıra dünyadaki şu dillere ait ocak ve kelimelere de yer verdik: Bask, Ural, Moğul, Mançu-Tunguz, Kore, Japon, Çin, Dravid, Kafkas, Sümer, Hami-Sami, Hoysan, Sudan-Gine, Aravak, Polinezya. Böylece 16 dil ailesinden söz ettik. Hint-Avrupa dil ailesinden eklerle birlikte 1080, öteki 15 dil ailesinden 160 ocağa, toplam 1240 ocağa yer verdik. 1240 ocağın tezlerimizi ispatlamak için yeterli olduğuna inanıyoruz.” (*Hüdavendigar Onur)
Boğaziçi Yayınları Tel:(0212) 520 70 76
***
Yapımcılığını üstlendiği “Sessiz İstila” filmi ile Suriyeci sığınmacı sorununu tokat gibi çarpıcı bir şekilde gündeme getiren gazeteci Hande Karacasu, ülkemizi bekleyen tehlikeye bu kez de aynı adla kaleme aldığı kitapla dikkat çekiyor: Toplumları yok etmek için katliamlara gerek yoktur. Demografik değişimle adeta bir Orta Doğu ülkesi haline getirilen Türkiye’de toplum, stratejik göç mühendisliği ile yok edilmek isteniyor. Türk topraklarında bir Türksüzleştirme politikası izleniyor, iktidar kendine yabancı seçmenle yeni bir toplum yaratıyor. Peki ya Türkler?
Kırmızı Kedi Yayınevi Tel:(0212) 244 89 82
***
KÜTÜPHANEMDEN:
Çok okuyan mı? Çok gezen mi?
Seyahatler bu kadar öğretici olmasaydı atalarımız böyle bir soruyla gezmenin önemini vurgulamazdı herhalde. Geziler sadece gezene bir şeyler öğretmekle kalmamış, eğer gezenler gördüklerini yazdıysa bunları okuyanlar da gitmedikleri halde o diyarlar hakkında geniş bilgi sahibi olabilmişler. Bu köşede zaman zaman bahsettiğim gezi kitaplarının ilgi gördüğünden haberdar olunca