Taksim/İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırı sonrasında 6 vatandaş hayatını kaybetti. 81 yaralının olduğu hain saldırıda bombayı meydana bırakan terörist yakalandı.
Taksim’deki saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, önce ailelerine sonra tüm ülkemize sabır ve metanet diliyorum. Yine canımız yandı. Okunacak belanın bile bittiği yerdeyiz aslında.
Olayı gerçekleştiren teröristin Suriye uyruklu Ahlam Albashir olduğu belirtildi. Suriye uyruklu Ahlam Albashır’ın yapılan sorgusunda, PKK/PYD/YPG terör örgütü tarafından özel istihbarat elemanı olarak yetiştirildiğini ve Afrin-İdlib üzerinden Türkiye’ye eylem yapmak için kaçak yollarla giriş yaptığını söylediği öğrenildi.
Türkiye’nin çevresi ateş çemberine dönüşmüşken sınır güvenliği de tek başına yetmiyor artık. Aynı zamanda insan, para, mal hareketinin de en ince ayrıntısına kadar izlenmesi gerekiyor. Sınır güvenliğindeki zafiyet ve gevşeklik nedeniyle güvenlik sorunu yine gündeme geldi ve örgütlerce de suiistimal edilmeye devam ediliyor. Hükümet sınır güvenliği konusunda esnek davranıyor ve çözüme dönük somut adım atmıyor. Türkiye sınırına yığılma olduğunu bir gerçek.
Suriye uyruklu Ahlam Albashir’in 4 ay önce sınırdan kocası gibi görünen başka bir teröristle ülkemize girmiş ve 4 ay boyunca Esenler’de bir tekstil atölyesinde çalışmış. 3 milyonu aşan mültecinin Türkiye’ye entegrasyonu ile ilgili şeffaf, yapılandırılmış ve ilan edilmiş bir resmi plan olmadığı için kimlerle yaşıyoruz kimlerle aynı yerde yemek yiyip aynı yerde çalışıyoruz bilmiyoruz. Kim bilir bu ülke bu alçak saldırıyı gerçekleştiren hain terörist gibi kaçına daha bakıyor ve besliyor.
Sadece Suriyeli değil, Türkiye’ye İran üzerinden başta Afganistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerden de yoğun bir mülteci göçü yaşanıyor. Yaşananlar tamamıyla bir infial hali. O yüzden terör saldırılarına gerekçe aramayı bırakalı uzun yıllar oldu. Ama gerekçe bir yana bu saldırıyla birlikte Türkiye’de şimdiye dek görülmemiş bir bilgiye erişim kısıtlaması gerçekleşti. Sosyal medya sunucuları kapatıldı, internet yavaşlatıldı. İmkânı olanlar Türkiye’de olan biteni bir süre Türkiye dışındaki haber kaynaklarından izlemek zorunda kaldı. Güvenlik-özgürlük dengesinden hep söz edilir ama bir hükümet kafasına göre vatandaşların internet hızını ya da erişimini kısıtlayamaz. Kanun ve mahkeme kararı olmadan vatandaşların internete erişimine müdahale edilmesi hukuksuzluk değil midir?
Yarın geçim sıkıntıları, bağımsız yargı, eğitim hakkı ve ifade özgürlüğü talepleriyle seçime gideceğiz. Vatandaşların yüreğine yeni terör eylemleri korkusu salıp kendilerine mecbur kalacaklarını ummak eskimiş bir seçim propagandasıdır. Seçim süresinde haberleşme özgürlüğüne hükümetin sınırlama getirebileceği ihtimalini unutmamamız gerekiyor. Seçmen olarak diyorum ki sınırları kapatın interneti değil!