Anlaşılan o ki hala Halife olsun, Osmanlıca olsun, halk Padişahın tebaası olsun, Atatürk devrimleri kaldırılsın istiyorlar.
Anlaşılan o ki Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerine olan isyanları artarak sürüyor.
Mahir Ünal’ın sözlerini Devlet Bahçeli’nin, “Hadsiz” diye geçiştirmesi yeterli tepki mi?
Kim Mahir Ünal?
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis grup Başkanvekilidir.
Ağzından çıkan her söz Erdoğan’ı da bağlar.
Eğer hala Mahir Ünal’ı görevinden affetmediyse bilin ki;
Erdoğan da Ünal’ın sözlerine onay vermektedir…
Bahçeli’nin “Hadsiz” açıklaması da Erdoğan’ı bağlar.
Cumhuriyetimizin 99. Yılına günler kala Atatürk’ün “Türk Dil Devrimi” ile ilgili sözleri bu hadsizlere tokat gibi yanıt olacaktır.
ATATÜRK DİYOR Kİ;
“Her araçtan evvel, büyük Türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerekir. Büyük Türk milleti bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve soylu diline kolay uyan böyle bir araç ile sıyrılabilir.
Bu okuma yazma anahtarı, ancak Lâtin esasından alman Türk alfabesidir.
Basit bir deneyim, Lâtin esasından Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu, şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır.
Şurasını deneyim ile ifade edeyim ki, hece ve alfabe yeniliği gerçekten çocukları güçlüklerden kurtaran, onlara küçük yaşta başarı zevkini tattıran en etkili yoldur.
İnsanlar arasında kolay ve istekli okumak yolunun sağlanması hem millî gelişmeye hem de milletler arasında anlaşmaya çok hizmet eder.
Yeni Türk harfleri Bizim uyumlu, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir.
Yüzyıllardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu gereği anlamak zorunluğundasınız.
Milleti bilgisizlikten kurtarmak için kendi diline uymayan Arap harflerini bırakıp Lâtin esasından Türk harflerini kabul etmekten başka çare yoktur.
Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetçilik görevi biliniz.
Bu görevi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma-yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır.
Bundan insan olanların utanması gerekir.
Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; övünmek için yaratılmış, tarihini övünçle doldurmuş bir millettir!
Fakat, milletin yüzde sekseni okuma-yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün karakterini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır.
Artık geçmişin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız.
Eğer bugün beynimizi demir çerçeve içinde bulunduran bu kıskacı parçalamazsak, bütün ihtilâl ve devrim başarılarının mutlu sonuçlarına rağmen parçalanırız.
Kazandıklarımızla avunmayı ve özellikle gururlanmayı asla düşünmemeliyiz. Bundan sonra yapacaklarımızdan teselli nedeni aramalıyız.
Türk diline verilen önem Kültür işlerimiz üzerine, ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz.
Bu işlerin başında da Türk tarihini doğru temelleri üstüne kurmak, öz Türk diline değeri olan genişliği vermek için candan çalışılmakta olduğunu söylemeliyim.
Şimdi, yalnız ana dilimizin öz varlıklarını bilmekle kalmıyoruz; bunların çok eski bir uygarlığın ilk ana dili olduğunu da öğrendik.
Milli duygu ve dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.
Dilin millî ve zengin olması, millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin.
Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Türk dilinin zenginliği Türk milletinin dili Türkçedir.
Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır.
Bir de Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.
Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifadeye yeteneği vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek gerekir.
Teorimizi bir dil yasası olarak bilim âlemine tanıttığımız gün, Türklük için şanlı bir zafer günü olacaktır.
Türk, konuşurken önce somut şeyi, sonra soyut anlam bildiren kelimeyi söyler. ‘Ahmet geldi’ der, çünkü Ahmet somut varlığı, geldi soyut anlamı ifade eder. Türkün doğal söz dizimi budur.
Daha çocukken, dersler, kitaplar arasında yuvarlanırken hissederdim ki bu dilin bir şeye gereksinimi var. O gereksinimin ne olduğunu, nasıl elde edileceğini bilmezdim. Fakat kesinlikle bir şey gerektiğini duyardım.
En iyi savunma yöntemi, saldırıdır. Şu halde dil alanında türemiş yabancılıklara saldıralım; ağacı bir defa silkeleyelim. Görelim, hangi çürükler düşecek; kalan sağlamlar bakalım ne kadardır?
Birkaç gün önce Ahmet Cevat Bey’e söyledim: Ketebe, Yektübü Arap’ındır; kâtip, kitap, mektup Türk’ündür.”
Atam; izindeyiz, devrimlerinin yılmaz bekçisiyiz…
Hadsizlere hadlerini bildirmek bizlere verdiğin görevdir.
Kaynak: Yeniçağ Gazetesi