Türk mitolojisi, geçmişte Türklerin inancının temelini oluşturan unsurlara sahip büyük bir mitolojidir. Geçmişte yaşamış Türk boylarından gelen efsaneler, destanlar ve mitler ile çok zengin bir mitoloji hâline gelmiştir.
Mitler her ne kadar kurgusal anlatımlar olarak kabul edilse de her biri, toplumu anlamak noktasında oldukça büyük bir yere sahiptir. İçerik bakımından oldukça zengin bir mitoloji olduğu için nereden başlamanız gerektiğini bilmeyebilirsiniz.
Bugüne kadar en çok konuşulan yaratık Tepegöz ve Gulyabani olsa da Türk mitolojisi kapsamında öne çıkan daha birçok yaratık bulunuyor.
ÖKSÖKÖ
Türk ve Altay mitolojisinde Çiftbaşlı Kartal. Türklerde önemli bir mitolojik öğedir.
Bakır tırnaklıdır. Sağ kanadı ile Güneş’i, sol kanadı ile Ay’ı kaplar. Yaşam Ağacının tepesinde yaşar. Tanrı Ülgen’in sembolüdür. Gökten yıldırımlar indirir. Altın (renkli) kanatları vardır. Pençeleriyle Ay ve Güneş’i tutar. Göğün kapısını bekler. Gece ve gündüzü, ak ve karayı, aydınlık ve karanlığı (yaruk ve karuk), evrendeki çiftli zıtlığı simgeler. İki kartal Yer ve Göğün tam ortasında evrenin dönüşüne uyarak birbirlerinin etrafında dönmeye başlamışlar ve sonra da birbirleriyle kaynaşıp tek varlık olmuşlardır. Tanrı’nın güçlü bir bekçisidir. Çiftbaşlı kartal Selçuklu Devletinin bayrağında ve armalarında yer almıştır. Günümüzde Arnavutluk bayrağında da bu simge vardır. Ölümsüzlük suyunu içtiği söylenir.
Farsça Simurg (Kuş) sözcüğünün Semrük olarak değişerek eşanlamlı kullanıldığı da görülür. Çift başlı kartal motifine; eskiçağlarda Sümerler ve Hititlilerde rastlanır. Sümerler’de Lagaş kentinin simgesi çift başlı kartaldır. Onlardan; Akadlara, Asurlulara, Sasanilere ve Bizanslara geçer. Aynı zamanda Hititlilerde, Büyük krallık döneminde Hattuşa, Alacahöyük ve Yazılıkaya’da ki kabartmalarda, yine çift başlı kartal görülür. Anadolu’da durum böyle iken; Orta Asya’da şamanizm’e göre yer ile göğün arasındaki çelik kapıyı kartal tutar. İnsanlara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarında; refaket eden varlıklar, kuş şeklindedir. Kartal kuşlar arasında, ululuk ve yükseklik timsalidir. Bu yüzden; Türkler; kılıç kabzalarında, çift başlı kartal figürü kullanmışlardır. Günümüzde Türk Polis teşkilatının armasında yer alır.
KEMPİR
Türk ve Altay mitolojisinde ve masallarda adı geçen dev. Azman, çok büyük yaratık. Mastan (Mıstan, Bıstan) Kempir adlı bir dev insanın topuklarından kanını emer ve yer altına götürüp tutsak eder sonra da acıkınca yer. Bazen ağzından alevler saçar. Zulman Kempir adlı dişi bir dev de sık sık masallarda anılır. Yalmavuz Kempir ise dev kavramının farklı bir adıdır. Kazaklarda yaşlı çirkin bir kocakarı şeklindedir. Türkmence Kempir sözcüğü de yine yaşlı kadın demektir. Kazaklar Gökkuşağına Kempirkoşak adı verirler. Kambar Han ile de bağlantılı olma ihtimali vardır. Gökkuşağına bazen Kempirkuşak bazen de Kambarkuşak adı verilir.
ÖREK
Türk, Tatar ve Altay halk inancında yaşayan ölü. Zombi. İnsanların öldürüldüğü ya da insan kanının akıtıldığı yerde ortaya çıktığı söylenir. Daha çok, öldürülen insanların mezarı üstünde rastlanır. Örek insanlara zarar vermez, ancak onun gezindiği görülür ya da acıklı seslerle inlediği işitilir. Bu açıdan hortlaktan farklıdır, çünkü hortlak insanlara zarar verebilir. Öldürülmüş insanların ruhu huzur bulamaz ve katilin ya kapısını çalar ya da penceresini tıklar. Katil bu nedenle aklını yitirebilir. Uzun boylu ve zayıf olup, kefenini çıkarmadan sadece yüzünü açar. Macarcadaki Ördög ile ilgilidir. İnsan öldürmenin eninde sonunda cezasız kalmayacağını anlatmaktadır.
Zombi ölümsüz bir insandır. Bu folklorik zombiler doğaüstü güçler ve şamanistik hekimliği vasıtasıyla, yaşayanlar arasında korku yaratmak amacı ile ölü insan bedenlerinin yeniden canlandırılmasıdır. Zombilerin daha korkunç versiyonları yamyamlık ögesi kullanılarak korku sinemasında sıkça sergilenmektedir.
ALPAMIŞ
Türk ve Altay mitolojilerinde söylencesel kahraman. “Alpamsı Han” olarak da bilinir. Bazen de çok yaygın olmasa da Manas’ı çağrıştıracak biçimde Alıp Manaş adı verilir.
Bilinmeyen diyarlara yolculuklar yapmıştır. Masal yaratıklarıyla savaşmıştır. Anasının karnında 12 ay kalmıştır. Yedi günde yedi yaşına gelmiştir. Atının adı Şubar (Bayşubar)’dır. Ulu bir ağacın tepesindeki dev kuşun yavrularını Ejderhadan (veya yılandan) kurtarır. Aya gidip gelir. Ateş kendisini yakmaz. Demir Ev’de hapis kalır. Kendisini hapseden Hakan’ın kızı tarafından kurtarılır. Aya gidip gelir. Döndüğünde nişanlısının evlendirildiğini görüp çoban kılığına girer ve yanına yaklaşarak gerçeği öğrenir. Sonunda nişanlısına (Barçın / Gülbarşın)1 kavuşur. Türk masal motiflerinin pek çoğunu bünyesinde barındıran bir öykünün kahramanıdır.
KİLİN
Türk ve Altay mitolojisinde yer alan boynuzlu attır. Çoğu zaman tek boynuzlu olarak tasvir edilir. Boynuz gücü simgeler. Sözcük, güç ve toprak, çamur anlamlarını taşır. Moğolca Hilen/Kiling, Kalmukça Kileng sözcüğü korku anlamına gelir.
Tekboynuz – Genel bir tâbir olarak mitolojik tek boynuzlu attır. Kafasının ortasından düz bir boynuz çıkar. Pek çok mitolojide bu motife rastlamak mümkündür. Özellikle Yunan mitolojisinde Unicorn adıyla yer alır. (Unicorn; “bir-tek” anlamına gelen uni ve boynuz anlamına gelen cornus sözcüklerinden türemiştir, Türkçe tam karşılığı Tekboynuz’dur). Onu öldürmenin lânet getireceğine inanılan efsânevi bir hayvandır. M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında Yunanlı bir terapist olan Ctesias Tekboynuz’ların Hindistan’da bulunduklarına dair bir yazı yazmıştır. Ayrıca İncil’de de Tekboynuz’lara değinilmektedir.
YEK
Türk ve Altay halk inancında İblis. Yeg veya Yiğ olarak da bilinir. İnsanoğlunu yoldan çıkaran ve kötülüğün simgesi olan varlık. Tanrıya isyan etmiştir.
Kısa boylu ve güçlü bir varlıktır. Âlemin karanlık güçlerini temsil eder. Yerin altında yaşar. Yaka adlı kötü ruh ile de bağlantılıdır. Çak (veya Çek) denilen yine Şeytan anlamını içeren sözcük ile de ilişkili görünmektedir. Ayrıca bu sözcükle bağlantılı hastalık adları vardır. Yiğ verem, Yiğnik ise dizanteri demektir. Bulgar kültüründe Yaga adlı bir cadı figürü vardır. ‘Kötü ruh, şeytanın yarattığı hastalık, zarar verme’ gibi anlamları da vardır. Başka sözlüklerde ‘ig’ ve ‘iklig’ biçiminde geçen ve hastalık anlamı da bulunur. Maniheizm’de yine şeytan anlamında kullanılmıştır.1 “Yeg”in Tatar dilindeki anlamı “açgözlü, doymak bilmeyen ruh” demektir. Ayrıca bazı kaynaklarda Teleğüt şamanlarının davullarını süsleyen görüntülerden biri olan “Yeg Yılan” adına da rastlanır. “Yeg Yılan” şamana yardım eder ve insanların “Yula” denilen ruhlarını şamanın buyruğuyla diğer kötü ruhlardan korur.
AZMIÇ
Balkarların kayıp cini veya yol cini. Azıtkı veya Azıktı olarak da bilinir. Tek başına seyahat edenlerin başına musallat oluyor. En sevdiği kişi kılığında görünerek insanları peşine takıyor; dağdan, uçurumdan, ırmaktan düşürüyor.
DEMİRKIYNAK
“Demirtırnak” da denen, kılıktan kılığa girip, korkunç sesler çıkartan bu kötücül yaratık ahalinin delirmesine sebep olurmuş. Ormanlarda yaşayan bu varlığın tek korktuğu şey su olduğundan bulabildiğiniz ilk su kaynağına kendinizi atmaktan başka çıkış yolunuz yok. Efsanenin çeşitli varyasyonlarında Tepegöz’ün kızı ya da kızkardeşi olduğu söylenir. Hikayenin kahramanı Basat, önce Demirtırnak’ı ardından da Tepegözü öldürür.
HÜMA KUŞU
Cennet kuşu olarak da tasvir edilen Hüma, çok yükseklerde ve hiç dinlenmeksizin uçabilen, ayakları asla yere değmeyen efsanevi bir yaratıktır.
Eski hikayelere göre, hükümdar ölünce halk bir meydanda toplanır, Hüma’nın başına konduğu ya da gölgesinin düştüğü kişiyi tahta geçirirmiş. Hüma’ya “devlet kuşu” veya “talih kuşu”, hükümdara da “hümayun” denmesinin nedeninin de buradan geldiği söylenir.
Hüma kuşunun, Anka kuşu gibi birkaç yüzyılda bir küllerinden yeniden doğmak için kendini yakarak yok ettiğini görebiliriz. Bazı ortak özellikleri dolayısıyla da Feniks, Simurg ve Anka gibi diğer efsanevi kuşlarla karıştırılan Hüma, divan şiirindeki mitolojik kuşlar içinde en çok sözü edilendir.