BİZ KİMİZ, NEREDEN GELDİK KISA VE ÖZ GERÇEK TÜRK TARİHİ
BİZ KİMİZ, NEREDEN GELDİK KISA VE ÖZ GERÇEK TÜRK TARİHİ
İnsanoğlu yaradılışı itibari ile nereden geldiğini, kim olduğunu velhasıl soyunu daima sorgulama ihtiyacı hissetmiştir. Bu insanın yaradılışında olan bir şeydir ve gayet normaldir. Rahmetli Ozan Arif’in dediği gibi “ soyumuz Oğuz soyudur” da; bu Oğuz Türkleri nereden türemiştir… İtiraf edeyim ki, Oğuzlar’ın Çepni boyuna mensup bir Türk olarak, kadim Türk tarihi son beş yıldır öncelikli ilgi alanım olmuştur. Bu süre zarfında okuduğun kitapların büyük bölümü İslamiyet öncesi Türk tarihiyle ilgilidir. Sultanahmet’te bir tesatüf sonucu 2019 yazında Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde karşılaştığım tarihçi Ahmet Taşağıl’ın bütün kitaplarını okumuştum. Diğer bazı kitaplarda olduğu gibi, halen hocanın da bazı kitaplarına tekrar tekrar göz atarım. (Bu konu sanki beni, derinlere doğru çeken “gizem dolu bir sonsuzluk” dur. Kazakistan’da Tanrı Dağları’na çıktığımda nasıl gizemli bir duyguya kapıldığımı anlatamam. Bu başka bir şey, tamamen hissetmekle ilgili.) Yabancı tarihçilerin de çok sayıda eserini inceledim. Türk hocalarımızın da bir birinden değerli eserleri var tabii ki. Zeki Velidi Togan, Bahattin Ögel, Faruk Sümer gibi rahmetli tarihçiler bir yana, Ahmet Taşağıl’ın Türk tarihi ve Türklükle ilgili görüşleri her zaman beni etkilemiştir.
Kadim Türk tarihi veya genel Türk tarihi öyle bir kaç sayfa ile anlatılacak konu değildir. Ancak, hocayı TRT ekranlarında yine aynı konulara değinirken izledim. Bir milletin geçmişi, bir kaç cümle ile kısa ve öz olarak, ancak bu kadar net anlatılabilirdi. O nedenle, merak edenler ve özellikle gençler için konuyu yazmak istedim. TRT 1’de yayınlanan “Pelin Çift ile Gündem Ötesi “ adlı proğramda konuşan, ünlü Türkolog Porf. Ahmet Taşağıl, Türk tarihiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Günümüzde toplum tarafından pek bilinmeyen “Kadim Türk” topluluklarının bir çok özelliğini açıklayan Ahmet Taşağıl, çeşitli konularda yaptığı açıklamaların belgelere dayandığını bir kez daha ifade etti..
Türk isminin ilk kez Çinliler tarafından 542 yılında yazılı kaynaklara geçtiğini belirten Ahmet Taşağıl, kısaca şunları söyledi:
“Türk adını ilk Çinliler kullanmışlar. Ancak, Türkiye adına ise ilk kez Bizans kaynaklarında raslıyoruz. Türk tarihi ise M.Ö. 3 bin yılına dayanır. Bu konuda, kaplumbağa kabukları üzerine yazılmış belgeler var. İnsanlık tarihinin aydınlanmaya başlamasıyla Türk tarihi de başlamıştır.
İlk metinlerde Türklerin bozkır hayatını nasıl yaşadıklarından bahsedilir. Çin kaynakları, Türklerden, Hunlar’ın ataları olarak bahseder. Günümüz Türk dünyasında da, Türkiye’de de, Budapeşde’de Türkler hala onların kültürel izlerini taşıyor.
Türklerin şifrelerini, Türk boylarında aramak gerekir. Çünkü Türkler boylar halinde yaşamışlardır. Türk boylarını anlamadan Türk tarihini anlamayız. Türkiye ile Ötüken arasındaki mesafe 7.864 km.’ dir. O kadar mesafeden gelerek özümüzü korumuşuz. Mançurya’dan Macaristan’a kadar at koşturmuşuz. Batılı tarihçiler bir çok bilgiyi yanlış aksettiriyorlar. Bazı yanlış bilgiler var. Mesela, Tatarlar, Kırımlılar; aslında Kıpçak’dır. “
Tarihte Türk devletlerinin yıkılmasının en büyük nedeninin ilklim değişiklikleri olduğunu vurgulayan Ahmet Taşağıl, bu konunun da yanlış anlatıldığını, halbuki iklim değişikliğinden meydana gelen kıtlıkların yıkıma neden olduğunu açıkladı. Türklerin kahramanlıklarından dolayı Çinliler’in Gök Türkler’i mağlup edemeyince içme sularını zehirlemek suereti ile binlerce Türk ve atlarının ölümüne neden olduğu gerçeğini bir kez daha dile getiren Taşağıl, “ Hunlar döneminde bile Türklerde kadın hakları vardı. Kadınlar deriden top yaparak futbol oynuyorlardı. Kadın futbol takımları vardı. Hepsi Çin kaynaklarında yazılıdır.” dedi.
Türk tarihinin adeta satır başlıklarını veren ünlü tarihçi, bazı konuların tartışmalı olduğunu, çiftbaşlı kartalın Türklerin sembolü olmadığını, Selçuklu tarihçılerinin bu konuda kuşkuları olduğunu belirtti.
Türklerin ilklim şartlarından dolayı göç etmek zorunda kaldıklarını, bozkırlarda 7 çeşit ot bulunmasına rağmen, Macaristan’da aynı tarihlerde 2 bin çeşit otun bulunması, hayvanlar için çok önemli besin kaynağı olduğuna dikkati çeken ünlü Türkolog Taşağıl, “ Türkler sadece batıya göç etmemişlerdir. M.S. 220’de 2 milyon Hun doğuya göç ederek Çinlileşmiştir. O tarihte bu çok büyük bir rakamdır.” Dedi.
Batı Türklerinin (Avrupa, Balkanlar, İran, Azerbaycan,İran, Suriye,Mezepotamya), Hun İmparatorluğu’nun çökmesi üzerine kurulan Göktürkler’in devamı olduğunu belirten Taşağıl, 630 yılında meydana gelen iç karışıklık sırasında, kağanın amcası tarafından öldürülmesi üzerine Türkler’in başşız kaldığını açıklayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“ 634 yılında örgütlenmek zorunda kalan Türkler günümüz Kazakistan’ın Almaata şehrinin kuzey doğusu ndaki İli ırmağında toplandılar. Ve orada yeniden teşkilatlandılar. Irmağın doğusunda kalanlar “ÇOR” ismiyle anıldı. Bu ordu komutanı demekti. 5 boy ırmağın batısında, 5 boy doğusunda bulunuyordu. Bu boyların her birine bir ok verildi. Ok, bağımsızlığın sembolüdür. “On oklar” ismi buradan gelmektedir. “On oklar” ve “Türgişler” olarak adlandırıldılar. Daha sonra Karluk ve Uygurlar’ın baskısıyla batıya sürüldüler. Güvenli ve verimli yerler arayan bu Türkler, Seyhun Irmağı ile Hazar arasında “Oğuz Yabgu “devletini kurdular. Bu devletin devamı olarak Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.”
Ancak maalesef okullarımızda Türk tarihinin yeterince öğretilmediği gerçeğine değinen Ahmet Taşağıl, “ lise derslerine mutlaka koyulması lazım. Bu bağlantı, Türk kimliği açısından son derece çok önemli bir belgedir.” dedi.