Bir kitaptan alıntılar yaparak gençlere seslenen AKP’li Mahir Ünal, “Bugün konuştuğumuz Türkçe’nin düşünce üretebilmesi mümkün değildir. Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz sadece ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz, konuşma ihtiyacımızı karşılayabiliriz.” demiş…
Türkçe düşmanlığına “düşünce üretememe” gerekçesini uydurması gerçekten de pek komik olmuş.
Öncelikle Mahir efendinin düşünme ile ne ilişkisi var?
O düşünmeyi, düşündüğünü söylemeyi yasaklayan, düşünen düşündüğünü söyleyen insanları mapus damlarında çürüten, hatta katleden bir kültürel, siyasi ve dini gelenekten gelmiyor mu?
Bakınız Mahir efendinin mensup olduğu camia düşünceyi değil inancı savunmaktadır! Bu inanç ve ideoloji bilimi, sanatı, felsefeyi, özgürlükleri yasaklayan, düşünceyi cezalandıran bir özellik taşımıyor mu?
Mahir efendi ve onun gibiler şunu çok iyi bilmelidir düşünmek bir dil ya da alfabe sorunu değil bir özgürlük ve bilgi sorunudur!
Doğu dünyasında düşünceyi, felsefeyi, bilimi, sanatı yasaklayan, doğuyu karanlıklara gömen bir düzenin temsilcisi olan, bu düzeni her yerde ve her zeminde öven, bu düzenin propagandasını yapan Mahir efendinin Türkçeyi düşünce üretememekle suçlaması ise safsatanın dik alasıdır!
Eğer Türkçe düşünce, bilim ve sanat üretilemediyse bunun sebebi dil ya da alfabe değil Türk coğrafyasında egemen olan; özgürlüklere, düşünceye, felsefeye, bilime ve sanata düşman bir kültür, inanç ve ideolojidir.
Ayrıca Mahir efendiye sormak gerek keramet Arap dili ve alfabesindeyse Arapça, Farsça kırması bir dil ve Arap alfabesi kullanan Osmanlı dünya keşifler ve icatlar çağını yaşarken uygarlığa hangi bilimsel ve sanatsal katkıyı yapabilmiş?
Mahir efendi konuşmasında “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate yani dile dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao’nun Çin’de yaptığı kültürel devrimdir ve o da dile dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünmemizi yok etmiştir.” buyurmuş…
Mahir efendi ve onun gibi inanlara hatırlatayım; öncelikle ne Fransa ve ne de Çin’de dil Türkçe gibi yabancı ve emperyalist kültürlerin işgali altında değildi, bu yüzden de kültür devrimleri sırasında bir dil devrimi de yapmaya gerek görmediler. Onların dillerini yazıya dökerken kullanmakta olduğu alfabeler de kendi öz kimliklerinin bir parçasıydı ve kültürel bir itirazları yoktu.
Ayrıca o ülkelerde kültür devrimini yapanlar ne Mustafa Kemal Atatürk kadar büyük bir devrimci ve ne de onların halkı Türk halkı kadar uyumluydu. Türk halkı devrimlere çok büyük bir hızla ve hevesle uyum sağladı, çünkü bu bir öze dönüş hareketiydi. Halk zaten dönme devşirme saray çevresi ve üç beş aydının kullandığı kırma bir dil olan Osmanlıcayı bilmiyor, anlamıyordu. Açıkça söylemek gerekir ki, Türk dil devrimi sayesinde kadim tarihlerden beri bu halkın kullandığı dil olan Türkçe, bu topraklarda yeniden egemen olmuştur.
Alfabe meselesine gelince; Arap alfabesi son derecede ilkel, yetersiz ve en nihayetinde yabancı bir kültürden ithal edilmiş bir alfabedir!
Arap alfabesinin yarattığı öğrenme güçlükleri ve ifade yetersizlikleri zaten Osmanlı döneminden beri tartışılmaktaydı. Türk aydınlanma devrimi işte bu tartışmaya bir nokta koymuştur. Latin harfleri temelinde inşa edilen yeni Türk alfabesi sayesinde Türkler okuma ve yazmayı çağdaş diğer toplumlara göre çok daha kolay öğrenmeye başlamışlardır. Özellikle Türkçenin okunduğu gibi yazılması ve yazıldığı gibi okunması kuralı, okuma yazma öğrenme süresini altı aya kadar düşürmüştür. Birçok çocuk daha okula gitmeden okuma yazmayı bu alfabe devrimi sayesinde öğrenebilmektedir. Yeni Türk alfabesinin kabulü ile birlikte vatandaşların okuma yazma oranı da çok büyük bir hızla artmıştır.
Türk devrimleri bir doğu toplumunda gerçekleşen ilk aydınlanma devrimidir! Türk devriminin aydınlanmacı karakteri halkın okuma yazma öğrenmesini sağlamak, bilimsel bilgiye erişmesini kolaylaştırmak ve özgürce düşünmesinin önünü açmak üzerine kuruludur. Bu yüzden de Türk kültür devrimi ile düşünce, bilim ve sanatın önünü tıkayan kültürel, dini ve ideolojik engeller ortadan kaldırılmıştır.
Mahir efendi gibiler aslında kendi arkaik düzenlerini tarihe gömen aydınlanma devrimine karşıdırlar ama bunu doğrudan ifade etmeye korkmakta, bu yüzden de dil ve alfabe üzerinden safsata yapmaktadırlar…