Türkler olmadan bir tarih yazımı gerçekleştirmek ya da tarihi düşünmek mümkün değildir.
Türkler gerek savaşçı gelenekleriyle gerek İslam öncesi dini anlayışlarıyla dünya kültür ve savaş tarihine oldukça büyük katkılar sunmuş ve kendine tarih sahnesinde büyük bir yer ayırtmıştır.
Bu nedenle tarihi anlayabilmek için Türkleri anlayabilmek, Türkleri anlayabilmek içinse Türklerin ilk dönemlerini ve bu dönemki inanış ile yaşamlarını anlayabilmek oldukça önemlidir.
ABRA VE YUTPA
Türk mitolojisinde yeraltı yılanı. Abura veya Apra olarak da bilinir.
Yeraltındaki Büyük Deniz (Tengiz)’de yaşayan ve ejdere benzeyen devâsa iki yılandan birisidir. Timsaha benzer bir görünümü vardır. Bu canavarların diğeri ise Yutpa’dır ve ikisinin adı birlikte anılır. Gözleri parlak bakır renklidir. Ayakları kızıldır. İnanılmaz büyüklüktedir, görenlerin yüreğine korku basar. Çok güçlü çeneleri vardır. Ker Abra, Ker Yutpa ve Ker Doydu olarak üç yeraltı canlısından bazen birlikte bahsedilir. Bazen de bu üçünün aynı varlık olduğu düşünülür.
Abra, Altay şamanlığında, yeraltındaki büyük deniz (tengiz)de yaşadığına inanılan, Erlik’in hizmetlisi, timsah biçimli efsâne yaratığıdır. Yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra’nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra’nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara, örülmüş dokuz püskül eklenir.
BADRAÇ
Türk mitolojisinde Yedibaşlı Ejderha. Padraç (Padraş) da denir.
Yedi tane başı vardır. Ölmesi için yedisinin de kesilmesi gerekir. Bazı söylencelerde tek tek kesilen baş geri yerine gelir bu durumda yedi başın da aynı anda kesilmesiyle ancak öldürülür. Ağzından ateşler saçar. Kuyruğu bir kamçı gibi şaklar. Derisi zırh gibi pullarla kaplıdır. Badırdamak homurdanmak, gürültülü ve anlaşılmaz konuşmak demektir. Ejderha kavramına farklı adlarla olsa da hemen her toplumda yer alması son derece ilgi çekicidir.
Bu durumu insanın doğuştan gelen yılan korkusuna (bu korkunun doğuştan geldiği de tartışmalı bulunmakla birlikte) bağlayanlar olduğu gibi, geçmiş çağlarda nesli tükenmiş böylesi bir varlığa insanoğlunun henüz yaşarken tanık olduğunu ileri sürenler dâhi bulunmaktadır. Örneğin 12 hayvanlı Türk takviminde tıpkı yaşayan diğer hayvanlar gibi, onlarla birlikte adının bir yıla verilmesi bu duruma küçük de olsa bir kanıt olarak öne sürülmektedir. Kimileri ise dinozorlarla bağdaştırmaya çalışmaktadır.
DOYDU
Türk ve Altay mitolojilerinde dev Ölüm Balığı. Toydu Balık olarak da bilinir. Yeraltındaki büyük denizde yaşadığına inanılan efsânevi devâsa balık. Ağzı gırtlağının altında, gözü ise ensesindedir. Belkemiği ters çevrilmiştir. Zincirlerle bağlı tutulur. Başını ve vücûdunu oynatınca depremler olur, tufanlar kopar. Ker Balık da denir. Ker sözcüğünü Kör olarak anlamlandıran bir görüşe göre, bu onun öte âleme ait olduğunun ilk belirtisidir. Adı Abra ve Yutpa ile birlikte anılır.
ERBÖRÜ
Kurda dönüşebildiğine inanılan kişi. Özellikle dolunayın etkisiyle bu durumun ortaya çıktığı kanısı yaygındır. Bir insanın bir hayvan, özellikle de kurt biçimine girebilmeye yetenekli olması, kurt adam söylencesinin çıkış kaynağı hakkında yeterli bir açıklama değildir. Çok eskiden beri çeşitli kaynaklarda ve toplumlarda kurt adam öykülerine rastlanmaktadır. Farklı coğrafyalarda yaşayan insan topluluklarında sadece kurt adamlık değil çeşitli insan hayvan karışımı yaratıklara da rastlanmaktadır. Örneğin; Türklerin itbarakları ve İstanbul’un kedi kadınları bunlara örnektir.
UBIR
Türk mitolojisi ve halk inancında Vampir anlamına gelir. Günahkâr kimseler mezarda bir hayvan şekline bürünür ve Ubır hâline gelir. İri başlı, uzun kuyruklu bir varlıktır. Genellikle ölen büyücüler Ubıra dönüşür. Ağzından ateş püskürür. Günlerce hattâ aylarca hareketsiz kalabileceği gibi istediğinde uçabilir de. Hiçkimseden korkmaz. Etrafına bulaşıcı hastalık yayar. Ne bulursa yer. Obur olduğu anlaşılan bir ölünün mezarı açılıp çivi çakılır. İstediğinde istediği şekle girebilir. Kurt veya yaban köpeği kılığına girip koyunları parçalar.1 Bir dağın başında toplanıp, kaçırdıkları insanları yerler.
Bir ölünün obur olmaması için ateşin altından geçirilmesi gerekir. Daha çok Romanya ve Moldova’da yaşayan Türk topluluklarınca Vampir anlamında kullanılır. Fin Ugor kavimlerinde de benzer söyleyişlerle yer alır. Ele geçirdiği insanın içinde yaşayan korkunç bir yaratıktır. İçinde Ubır bulunan kimse ona benzemeye başlar, yemeye doymaz. Ama yese de zayıf kalır. Çünkü onun yediği yemek kendi vücûduna değil, Ubır’a sinermiş. Tatar halkında “Ubır kendisi doysa da gözü doymaz” gibi bir deyim de vardır. Ubırlı insanlar gece kalkıp yemek ararlar, bulamayınca da alev yumağına dönüşüp bacadan çıkarlar ve başka insanların yemeğini çalarlar. Ubır da tıpkı alev gibi doymak bilmez, azgın, açgözlü, her şeyi yutan bir yaratıktır. Ayrıca leşle beslenir. İstediği an kedi, köpek veya güzel bir kız kılığına girebilir. Ubır kadınları ve hayvanları emmeyi de sever.
ALBIS
Türk ve Altay halk inancında ve kültüründe Cadı anlamına gelir. Albız, Albas, Alpas ve Moğolcada Almas, Anadoluda “Alkarısı” olarak da bilinir. Albastı’ya neden olan kızıl renkli kötü varlık.
Çirkin, saçları dağınık, gözleri kanlı, uzun tırnaklı, uzun boylu, çok kuvvetli olarak tanımlanır. Deveyle güreşebilecek kadar uzun olduğu söylenir. Kızıl elbiseler giyer. Kimi anlatılarda bir küpün içine girerek orada yaşar. Bazen de ırmak kenarlarındaki ıssız bölgelerde veya içi boş ağaç kovuklarında yaşadığı söylenir. İri gözlüdür. Çok fazla sayıda ağır, demir takıları vardır. En sevdiği şey atların yelesini örmektir. Yakalamak için elbisesine veya kendisine iri bir iğne saplamak gerekir. Demirden ve demircilerden korkar. Lohusalara musallat olur ve ölümlerine sebebiyet verir. Korunmak için Lohusaların odalarında demir eşya bulundurulur.
SARI ALBIS
“Sarısaç” olarak da bilinir. Sarışın bir kadın görünümündedir. Kötülükte Kızıl Albıs’a göre biraz daha düşük seviyededir. Ölümcül değildir. Keçi veya Tilki donuna bürünebilir. Sarı giysiler giyer. Sarıhummaya neden olur. Şarlatanlık yönü ağır basar, daha hoppa ve oynaktır. Kandıracağı kişiyi cilvelerle kendisine çeker. Dünyadaki en güzel kadından daha güzel bir görünüşe sâhip olabilir. Şehvetli ve açgözlü bir karakterdedir. Oluşturduğu hastalık “Sarı Basmak” tabiriyle ifâde edilir.
KARA ALBIS
“Karasaç” olarak da bilinir. Esmer, koyu tenli bir kadındır. Daha ağırbaşlı ve ciddi bir görünüme sahiptir. Ancak daha aldatıcı ve baştan çıkarıcıdır. Verdiği zararlar Kızıl Albıs’a göre daha ölümcüldür. Nadiren rastlanır. Kara giysiler giyer. Karahummaya neden olur. Çakal veya sırtlan kılığına girebilir. Oluşturduğu hastalık “Kara Basmak” tabiriyle ifâde edilir. Ve bu durum kâbuslarla da ilgilidir.
KARAKONCUL
Şeytani ve büyüleyici bir Türk efsanesidir. Bu tüylü, kötü niyetli goblin, yılın en soğuk zamanında ortaya çıkar. Kışın en şiddetli dönemlerinde, Zemheride ortaya çıkarlar. Normalde zararsız gibi görünseler de sordukları soruya doğru cevap verilmezse kocaman bir tarakla vurarak öldürürler. Verdiğiniz cevapların içerisinde mutlaka “Kara” kelimesi geçmek zorundadır.