İngiliz pazar gazetelerinden Observer’da ‘Gözlemci hayvan refahı’ ara başlığı altında Jon Ungoed – Thomas imzalı haber detaylarında balıkların “acı, stres ve kaygı” hissedebilecelerinin kabul edildiğini okuyunca, Üsküdar’da geçirdiğim çocukluk günlerime gittim. İster istemez, Üsküdar iskelesinde tuttuğum kraça balıklarını ve balık tutmayı bırakmaya yemin ettiğim günü hatırladım.
Üsküdar doğumlu babam Merkez Bankasında memur olarak çalışan eski İstanbul terbiyesinde büyümüş disiplinli bir insandı. Onun, izniyle ilk okul öncesinde Üsküdar iskelesinde balık tutmaya başladım. Özellikle hafta sonları akşam yemeği sonrası babamla birlikte Şemsipaşa sahiline iner, seyrek eski lambalar altına gelen balıkları ‘kuyruk altı’ yemle tutardım. Üsküdar’ın bilinen ufacık tek ‘Attar’ dükkanı kapısı önünde teneke kova içinde duran kurumuş kamışlardan en iyisini Mustafa Düzgünman amca seçer, sabırla beni dinler, misina ucuna kurşun ve iğneyi maharetli parmaklarıyla takardı. Balık tutma tekniğini öğretir, elimdeki beyaz kovayı doldurmadan yeteri kadar tutunca geç kalmadan eve dönmemi tembih ederdi. O yıllar (60’lı yıllar) kraça boğaz akıntısına rağmen su üzerinde çoktu ama Mustafa amcadan ilk dersi almış! kraçaların büyümesi gerektiğini öğrenmiştim.
Rahmetli annem genelde tuttuğum ufak kaya balıklarını, izmarit ve kraçaları evimizin bahçesine gelen kedilere ben görmeden verirdi. Yalova – İlkiz durağında kimyager Ferhunde halamın önünde geniş bamya tarlasının yer aldığı, çakıl taşlı koyu mavi denize yürüme mesafesinde 3 oğlu ile eniştemin birlikte işçi gibi çalışarak yaptıkları tek katlı sade döşenmiş evleri vardı. Tuğrul ve Cengiz ağabey tarafından 6 – 7 yaşında sandaldan atılınca epeyce su yutmuş, bata çıka yüzmeyi öğrenmiştim. Ağabeylerimle sandalla açılarak uçlarına yem yerine tüy takılmış, on veya daha çok iğneli çapari oltasını atmaya başladım. Kocaman mantar üzerinde sarılı kalın misinayı denize bırakır dalgalı havada kürek çekerken zorlanır, oltaya takılan dizili iri istavritleri sandala alma heyecanı ve keyfini yaşadım.
İlerleyen yıllarda Şemsipaşa, Salacak ve Çiftekayalar’ın serin sularında yüzdüm. Karadeniz’den balık sürü geçiş zamanlarını, kayalıklara dalarak midye çıkarıp teneke üzerinde pişirmeyi, Salacak plajına yüzerek para vermeden girmeyi öğrendim. Mayomun cebinde taşıdığım madeni 2.5 Lira harçlık İmrahor ‘çifte fırınlarında’ karnımı doyurmaya yeterdi.
Balık tutma merakım istavrit, izmarit, çinekop ve lüfer ile devam etti. Ta ki Şemsipaşa Kuşkonmaz Camii önünde oltama takılan ufak boy lüferi çekip aldığım ana kadar. Oltama gelen lüfer iğneyi öyle bir yutmuştu ki çıkartmam mümkün değildi. Lüfer keskin dişlere sahiptir parmakları yakalarsa adeta parçalar. Balığın süzgeç boşluğundan parmaklarımı geçirip, yuttuğu iğneyi misinayı çekerek çıkartmaya çalıştım! Balık can havliyle garip bir ses çıkarttı. O an irkilerek çok kötü oldum ve bir daha balık tumamaya yemin ettim. Bırakış o bırakış oldu.
Son 12 senedir deniz kanomla Pelitköy – İçmeler ufak koyları arasında kürek çekiyor, aynı yunus balıkları gibi kanomla yarışan yüzlerce papalina balıklarını, kanomun altından sürüler halinde geçen kefal ve çupraları izliyorum. Sabah erken saatlerde doğa ile başbaşa kalma keyfini çıkartıyor, sazlıklara konan kuşları seyrediyor, imbat rüzgarına karşı küreğe asılırken ciğerlerime bol bol oksijen çekiyorum.
Dönüş yolunda yüzenlerin yanından geçerken sorularını cevaplamak zorunda kalıyorum. Her gören balık tuttuğumu zannederek ya rastgele diyor, ya kanomun fiyatını sorarak balık tutmak için mi aldığımı soruyor. Her defasında balık tutmadığımı, sadece kuşları – balıkları izlemek için spor amaçlı kanomu kullandığımı vurguluyorum.
Gelelim Observer’da ‘Gözlemci hayvan refahı’ ara başlığı altında Jon Ungoed – Thomas imzalı ilginç bulduğum haber detaylarına;
Balıkların “acı, stres ve kaygı” hissedebileceği kabul edildi – Tıpkı diğer hayvanlar gibi balıklar da zeki, gereksiz acılardan korunmaya ihtiyaç duyan duyarlı varlıklar olduğu bilimsel çalışmalar sonrasında kanıtlandı – Çiftlik deniz ürünlerinin küresel üretiminin 2030 yılına kadar yabani balıkları geçeceği tahmin ediliyor –
ASC – Aquaculture Stewardship Council – Su Ürünleri Yönetim Konseyi’nin yeni standartları, İngiltere’ye hayvan refahı yasalarını balıkçılığı da kapsayacak şekilde genişletmesi için baskı yapıyor. Çiftlik deniz ürünleri için dünyanın önde gelen kuruluşlarından biri ASC balıkların “acı, stres ve kaygı” hissedebileceğini kabul ettikten sonra tek amacı yeni kuralları getirmektir.
Çiftlik balıkları için küresel bir sertifikasyon programını denetleyen Aquaculture Stewardship Council – Su Ürünleri Yönetim Konseyi (ASC), daha insancıl kesim uygulamaları da dahil olmak üzere yeni taslak refah standartları konusunda danışmanlık yapıyor. ASC, levrekten füme somona kadar İngiliz süpermarket balıkları için sertifikasyon etiketlemesi sağlıyor. Tekliflere göre, ASC etiketli çiftlik balıklarının öldürülmeden önce sersemletilmesi gerekecek. Mevcut standartlar altında balıkların asfiksi veya iç organ çıkarma yoluyla kesilebileceğini söylüyor.
Çiftlik deniz ürünlerinin küresel üretiminin 2030 yılına kadar yabani balıkları geçeceği tahmin ediliyor.
Compassion in World Farming UK – İngiltere Dünya Tarımında Şefkat başkanı Nick Palmer şunları söyledi: “Tıpkı diğer hayvanlar gibi balıklar da zeki, gereksiz acılardan korunmaya ihtiyaç duyan duyarlı varlıklardır .”Önerilen yeni standartlar, tüketiciler için dünyanın dört bir yanından çiftlik balıklarının refah standartlarına ilişkin daha iyi etiketleme anlamına gelecek. İskoç çiftlik somonu endüstrisi, “dünyanın herhangi bir yerindeki en yüksek hayvan sağlığı ve refahı standartlarını” zaten karşıladığını ve tüm balıkları ölmeden önce sersemlettiğini söylüyor.
Yabani balıkçılık sertifikasyonu için önde gelen kuruluş olan Marine Stewardship Council (MSC), şimdi kendi refah standartlarını da uygulamaya yönelik çağrılarla karşı karşıya. Yabani balıklar tipik olarak yakalandıktan sonra bir trol teknesinin güvertesinde oksijen eksikliğinden ölürler, nadiren sersemletilirler ve ölmeden önce içleri boşaltılabilir. Su ürünleri yetiştiriciliği için yeni küresel standartlar üzerine yapılan istişare, bilim adamlarının balıkların duyusal deneyimleri üzerine yıllarca süren tartışmalarının ardından geldi.
Gothenburg Üniversitesi Biyoloji ve Çevre Bilimleri Bölümü’nde yirmi yıldan fazla bir süredir balıklarda acıyı araştıran öğretim görevlisi Lynne Sneddon şunları söyledi:
“ Balıklar son derece zekidir . Labirentlerde gezinebilirler, sayısal becerileri vardır ve karmaşık ilişkileri vardır. Onlara da memelilerle aynı koruma sağlanmalıdır.”
Avrupa Komisyonu 2009’da şunları söyledi: “Artık balıkların duyarlı varlıklar olduğuna ve özellikle öldürüldüklerinde acı ve ıstıraba maruz kaldıklarına dair yeterli bilimsel kanıt var.” Birleşik Krallık’ta bu yıl kabul edilen Hayvan Refahı (Duyarlılık) Yasası, tüm omurgalı hayvanları ve bazı omurgasız hayvanları duyarlı varlıklar olarak tanır.
ASC, yeni standartların “asfiksi, tuz banyoları, amonyak banyoları ve iç organ çıkarma” dahil olmak üzere “caydırıcı” öldürme yöntemlerinin kullanımını ortadan kaldıracağını söyledi. Refah standartları yüzgeçli balıklar için olacak, ancak daha sonra yengeçler, ıstakozlar, karidesler ve diğer deniz yaşamını da kapsayacak şekilde genişletilebilir.
Birleşik Krallık, 2019 yılında değeri 1 milyar Sterlinin üzerinde olan 234.000 ton çiftlik balığı üretti. İngiltere ayrıca Norveç’ten somon balığı, Türkiye’den levrek ve Vietnam’dan yayın balığı da dahil olmak üzere çiftlik balıkları ithal ediyor.
Birleşik Krallık’ta yetiştirilen balıkların büyük kısmı İskoç somon endüstrisi tarafından üretilir. Bu balıklar, RSPCA tarafından onaylanan “hasat istasyonlarında” kesilmeden önce sersemletiliyor.
Kampanyacılar, balık yetiştiriciliği endüstrisinde daha fazla izleme ve etkili uygulama sağlamak için Birleşik Krallık’ta yeni yasalar istiyor. Hayvanların kesilmesiyle ilgili katı hayvan refahı yasaları balıklar için geçerli değildir. Hükümetin danışma grubu, hayvan refahı komitesi, kesim sırasında çiftlik balıklarının refahını gözden geçiriyor. Balık kesimi için yeni refah yasalarının olması gerektiği yönünde 2014 yılında verdiği görüşü yinelemesi bekleniyor.
İngiliz Veteriner Derneği, balık çiftliklerindeki refah korumalarının yabani balıkları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini söyledi. Açıklamada, “Yaban yakalanmış balıklar için etkili, insancıl ve ticari olarak uygulanabilir sersemletme yöntemleri geliştirmek için daha fazla araştırma yapılmalıdır.
Vahşi yakalanan balıkları sersemletmek için etkili, insancıl ve ticari olarak uygulanabilir yöntemler geliştirildiğinde, Birleşik Krallık hükümetleri vahşi yakalanan balıkların sersemletilmesini ticari balıkçılığa dahil etmelidir.”.