Kaynak: Türkiye Kültür Portalı
Ölen kişinin bedeninin yakılması sonucu küllerinin koyulduğu taş, ahşap, pişmiş toprak ya da çeşitli madenlerden yapılan ve üstü bir kapakla örtülen sandukalara lahit denilmektedir. Bir mezar tipi olan lahit, genellikle sanduka ve kapak kısmında çeşitli siyasi ve dini anlatıların yer aldığı sanatsal motiflerle süslenir. Lahdin yapı malzemesi döneminin koşullarına ve ait olduğu kişinin statüsüne göre farklıklar gösterir.
Ülkemizdeki müzelerde dünyaca ünlü örnekleri bulunan bu ihtişamlı eserler yaşamın, tarihin ve sanatın ölümsüz detaylarını betimliyor…
Sidamara Lahdi – İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Sidamara Lahdi, Konya-Ereğli Karaman yolu üzerindeki Ambar köyünde bulunmuş ve 1901 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne getirilmiştir. Eski adı Sidamara olan köyde bulunduğu için Sidamara ismiyle anılan ve MS 2-3. yüzyıla ait lahit, 32 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır lahdi olarak bilinmektedir. Beyaz mermerden yapılan lahit, kapak ve sandukadan oluşmaktadır. Kapağın üstünde lahdin ait olduğu düşünülen kişi ve eşi yarı uzanmış şekilde tasvir edilmiş olup bu iki figürün ayak ve başuçlarında iki eros bulunmaktadır. Kapağın frizindeyse (genellikle kabartmalarla bezeli arşitrav ve korniş arasında yer alan yatay dizi, kuşak) erosların aslan, ayı ve panter gibi hayvanlarla birlikte yaptığı mücadele tasvir edilmiştir.
Fotoğraf: Gülcan Acar
Sandukada ana sahnenin bulunduğu uzun yüzlerden birinde altı adet oluklu sütun, merkezde üçgen bir niş ve her iki yanda iki kemerli niş yer almaktadır. Nişler içine yumurtalar ve diş sırası bulunan bitkisel motifler oyularak işlenmiştir. Bu süsleme, nişlerin dışındaki ve yanlardaki alanları doldurmaktadır. Bu hafif karmaşık yapının ortasında, lahdin ait olduğu kişi sandalye üzerinde oturmuş ve bir filozof ya da şair gibi tasvir edilmiştir. Bu figürün sağ tarafında bulunan ve başı oturan figüre doğru dönmüş olan kişi ise olasılıkla ölen kişinin eşidir. Diğer tarafta ise tanrıça Artemis kıyafetiyle tasvir edilmiş genç kız figürünün ölen kişinin kızı olduğu düşünülmektedir. Sahnenin iki ucunda, köşelerde, bir ellerinde mızrak diğer ellerinde at dizgini tutan figürler ise dioskurlardır (Antik Yunan ve Roma mitolojisinde Tanrıça Leda’nın biri Tyndareus diğeri Tanrı Zeus’tan olan ikiz çocukları).
Fotoğraf: Gülcan Acar
Sandukanın diğer uzun yüzünde bir av sahnesi tasvir edilmiştir. At üzerindeki beş genç adam çeşitli hayvanları avlamaktadır. Bu cephenin altında yer alan kısımdaysa genç erkekler eğitmenleri eşliğinde spor yaparlarken betimlenmiştir.
Fotoğraf: Gülcan Acar
Sandukanın kısa yüzlerinin birinde nişin tam ortasında bir mezarın kapısı bulunmaktadır. Elinde bir kapta incir ve üzüm toplamış olarak görülen genç bir kadın sol tarafından kapıya yaklaşmaktadır. Karşı taraftaki adam da bir parşömen taşımaktadır.
Fotoğraf: Gülcan Acar
Lahdin diğer kısa yüzünde ise genç bir adam at üstünde köpeklerin de yardımıyla avlanırken görülmektedir.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Altıkulaç Lahdi – Troya Müzesi
Altıkulaç Lahdi veya Çan Lahdi (Çanakkale’nin Çan İlçesine bağlı Altıkulaç köyünde bulunması nedeniyle bu şekilde de isimlendirilmiştir), boyalı mermer bir lahit olup MÖ 4. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir (MÖ 400-375). Antik Troas bölgesinin güneydoğusunda Çanakkale Çan İlçesindeki Çingenetepe Tümülüsündeki bir mezar odasında 1998 yılında bulunmuştur.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Mermer lahdin üzerindeki boyalı sahneler çok iyi korunduğu için eser büyük bir önem taşımaktadır. Lahdin MÖ 5. yüzyılın sonlarında burada hüküm süren Anadolulu bir hanedan için yaptırılmış olduğu düşünülmektedir. Anadolu’da Perslerin gelmesi ile birlikte hakim olan sanat anlayışını en iyi gösteren nadir örneklerden birisidir.
Lahdin uzun ön yüzü ortada betimlenen bir ağaç figürü ile ikiye bölünmüş vaziyettedir. Sahnenin sağında bir domuz avı sahnesi işlenmiştir. Atlı figür mızrağıyla bir domuzu avlarken av köpekleri de mücadeleye katılmış biçimde verilmiştir. Alçak kabartma verilen figürler ve fon tamamen boyanmıştır. Boya olarak kırmızı, yeşil, siyah ve açık sarı renkler kullanılmıştır. Domuz, pelerin ve eyer örtüsünün süsleri, atın kuyruğundaki kurdele ve atın toynakları kırmızı; ağaç, geyikler, atlar, köpekler ve giysiler sarı; domuzun sırt tüyleri siyah ve fon yeşil olarak boyanmıştır.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Sahnenin solunda ise bir geyik avı sahnesi yer alır. Mızraklı atlı figür geyiği avlarken arka planda betimlenen geyiklerin kaçmaya çalışması canlı bir şekilde verilmiştir. Sahnenin en solundaki atlı figür, önce kabartma olarak işlenmiş sonradan silinmiştir. Lahdin bu kısmı kaçak kazılar sırasında en çok zarar gören bölümdür.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Savaş betimlemeli kısa yüzdeki sahnede zırhlı bir atlı süvari elindeki mızrağı karşısındaki düşman askerine saplamak üzereyken tasvir edilmiştir. Zırhlı figürün giyim kuşamı ile Persli bir komutan olduğu, mızrakladığı kişi ve sol arkasındaki kişinin de Yunanlı askerler olduğu şeklinde görüşler vardır. Atlı süvari betimlemesinin lahdin sahibine ait olduğu düşünülmektedir. Lahdin, sahneye boyut kazandırmak amacıyla boyandığı görülmektedir. Mavi arkaplanı üzerine işlenen ağaç betimlemesi sahnenin dışına kadar taşmıştır. Ağacın üstünde yine sahnenin dışında işlenmiş yırtıcı bir kuş figürü ile sahne detaylandırılmıştır.
Fotoğraf: Troya Müzesi
İskender Lahdi – İstanbul Arkeoloji Müzeleri
İskender Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’daki Sidon (Sayda) Kral Nekropolisi’nde gerçekleştirdiği kazılarda bulunmuştur. Kapak ve sanduka kısmı olmak üzere iki kısımdan oluşan lahit, pentelikon mermerinden yapılmıştır. MÖ 4. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen lahdin, Büyük İskender’e değil Sidon Krallarından Abdolonymos’a ait olduğu düşünülür. İskender’in İssos Savaşında Pers Kralı III. Darius’u mağlup etmesi sonucu kendisine Sidon kapıları açılmış ve Sidon’a geldiğinde Abdolonymos’u Sidon Kralı olarak tayin etmiştir. Bu durumun anısından ötürü Kral Abdolonymos’un kendi lahdi üzerinde Büyük İskender’e ve İssos Savaşı’ndan bir kesite yer verdiği düşünülür.
Fotoğraf: Tanıtma Genel Müdürlüğü
Lahdin bir uzun cephesinde Yunan ve Pers askerleri birbirlerine karşı savaş halinde betimlenmiştir. Sahnenin en solunda, lahde adını veren at üzerindeki figürün, aslan postu giymesinden ötürü, Büyük İskender olduğu anlaşılmaktadır. Hareket halinin oldukça başarılı bir şekilde işlendiği bu sahnedeki tasvirin, MÖ 333 yılında Büyük İskender’in Pers kralı III. Darius’u mağlup ettiği İssos Savaşı’ndan bir sahne olduğu düşünülür.
Fotoğraf: Tanıtma Genel Müdürlüğü
Kapağın kısa cephesindeki alınlıklardan birinde tümünün Yunan askerleri olduğu düşünülen figürlerin birbirleriyle savaş halinde olduğu sahnede, İskender’in komutanlarından Perdikkas’ın katledilmesi tasvir edilir.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Diğer kısa yüzde ise Yunan ve Persler arasındaki çatışmalardan bir sahne yer almaktadır.
Fotoğraf: Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
Sandukanın diğer uzun cephesindeki sahnede, Yunan, Pers askerler ve avcılar bir arada aslan ve geyik avlamaktadırlar. Sandukanın diğer yüzündeki savaş sahnesine göre daha az figürün yer aldığı bu cephede figür hareketliliği daha durağandır ve diğer cephedeki kurgunun aksine ana karakterler sahnenin ortasına yerleştirilmiştir. Aslana darbe indiren merkezdeki iki Pers figüründen soldakinin Sidon Kralı Abdolonymos olduğu düşünülürken at üzerinde ona yardıma gelen figür ise Büyük İskender’dir.
Fotoğraf: Tanıtma Genel Müdürlüğü
Renk paleti oldukça iyi bir kimyasal bileşim içeren, zamana karşı dirençli mor, kırmızı, sarı, mavi, kızıl kahve ve eflatun renklerden oluşan İskender Lahdi, yapım tekniği ve sanat kalitesi açısından önemli lahitler arasında zikredilmektedir.
Herakles Lahdi – Konya Arkeoloji Müzesi
1958 yılında Beyşehir Yunuslar’da (Pappa Antik Kenti) bir inşaat yapımı esnasında açığa çıkan lahit, Anadolu’da şimdiye kadar bulunmuş, yüksek kabartma tekniğinde yapılan Herakles lahitlerinin en iyi örneğidir.
Fotoğraf: Konya Arkeoloji Müzesi
Pappa Antik Kenti ileri gelenlerinden birine ait olan lahdin sandukasının bir dar yüzünde ölen kişi, diğer üç yüzünde ise Herakles’in on iki işi mitolojisi en ince detayına kadar betimlenmiştir.
Fotoğraf: Konya Arkeoloji Müzesi
Herakles’in sırasıyla, Nemea arslanını öldürmesi ve postunu sırtında taşıması, dokuz başlı su yılanını (Hydra/Lerna Ejderi) öldürmesi, Keryneia’daki geyiği ve Erymanthos dağındaki yabani domuzu yakalaması, tüylerini ok gibi fırlatan kuşları (Stymphalia/Stymfalides Gölü Kuşları) yakalaması, Elis Kralı Augeias’a ait ahırı temizlemesi, Girit’teki yabani boğayı ve Trakya Kralı Diomedes’a ait hırçın atları yulara vurması, Amazonlar kraliçesi Hippolyte ait kemeri alması, Geryoneus’un sürülerini getirmesi, Cerberus adlı köpeği yer altından çıkarması ve Hesperid’lere ait elmaları alması gibi işler gayet ustalıkla ve bütün incelikleriyle tasvir edilmiştir.
Fotoğraf: Konya Arkeoloji Müzesi
Ağlayan Kadınlar Lahdi – İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Ağlayan Kadınlar Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Lahit üzerindeki ikonografik sahne nedeniyle Ağlayan Kadınlar olarak isimlendirilmiştir.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Yaklaşık MÖ 350 yıllarına tarihlenen lahdin, Klasik Dönem Yunan stilinde üretilmiş olduğu ve Atina veya Rodos atölyelerinde üretildikten sonra Sidon’a getirildiği düşünülür. Tüm yüzlerine toplam on sekiz İon düzeni sütun arasında, çeşitli şekillerde tasvir edilmiş, yas tutan kadınlar yerleştirilmiştir.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Bu kadınların Mezopotamya ve çevre kültürlerinde karşımıza çıkan yas tutan kadınlar olabileceği gibi, mezar sahibinin ailesinden bireyler veya eşlerini tasvir ettiği yönünde görüşler bulunur.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Lahdin İon düzeninde peripteros planlı bir Yunan anıt binasını örnek aldığı ve buna uygun biçimde orantılı olarak küçültülmüş bir model olduğu bilimsel araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. Kapağında görülen sahneler ise Pers kültürüne özgü bir cenaze seremonisini anlatır.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Lahdin üzerinde görülen bazı boya izleri mavi ve kırmızı tonlarında boyanmış olduğunu göstermektedir. Lahdin zevk ve eğlenceye düşkün bir insan olduğu söylenen Sidon Kralı Straton’a (MÖ 374-358) ait olduğu konusunda bazı görüşler var olsa da buluntuların yetersizliği ve herhangi bir yazıt içermemesi nedeniyle bu konuda net bir şey söylemek mümkün değildir.
Akhilleus Lahdi – Adana Müzesi
Akhilleus Lahdi, Attika olarak adlandırılan savaş sahnelerinin anlatıldığı 2. Grup Akhilleus Lahitlerine örnektir. Lahdin dört cephesinin köşe bölümleri plasterlerle sınırlandırılmıştır. Torre Nova (Küçük Asya Lahitleri) grubuna giren bu lahit, Geç Antoninler Dönemi özelliklerini taşımaktadır.
Fotoğraf: Adana Müzesi
Lahdin ön ve yan yüzündeki tasvirlerde, Homeros’un İlyada Destanında yer alan Truva Savaşına atıfta bulunularak; Akhilleus’un yakın arkadaşı Patroklos’un öldürülmesinden duyduğu acı ve öfkeyle, Hektor’un cesedini günlerce yerde sürükletmesi, Hektor’un babası Priamus’un oğlunun cesedini istemek üzere diz çökerek yalvarışı ve Akhilleus’un arkaya doğru çevirdiği yüzündeki üzüntülü hal betimlenmiştir.
Fotoğraf: Adana Müzesi
Lahdin ana cepheden bakıldığında sağ tarafında kalan kısa yüzünde ise ölü yatağına yatırılmış Patroklos, onun hemen yanı başında üzgün halde başı öne eğik Akhilleus, arka planda Patroklos’a belki de ağıt yakan Briseis ve arka kısımda da Patroklos’un ölü suyunu döken genç erkek hizmetkâr betimlenmiştir.
Fotoğraf: Adana Müzesi
Aurelia Botiane Demetria Lahdi – Antalya Müzesi
Aurelia Botiane Demetria, MS 2. yüzyılda Perge’de yaşamış, kentin ileri gelen yurttaşlarından, olasılıkla hububat deposu yöneticiliğini üstlenen kişidir. Aurelia Botiane Demetria Lahdi, 1997 yılında Perge Batı Nekropolisi’nden kaçakçılar tarafından çıkarılmış ve satılmak üzereyken güvenlik güçlerince ele geçirilmiştir. Eser, “Sütunlu Küçük Asya Lahitleri” grubuna bir örnektir. Üç yanı sütunlarla bölünmüş olan lahdin kapağı kline şeklindedir. Kline (Antik Yunan’da dikdörtgen formlu ve dört ayaklı divan ya da sedir benzeri bir tür mobilya) üzerine karı ve koca yan yana uzanmıştır. Lahdin sahibi olan kadının yüzü portre olarak işlenmiş ancak erkeğin başı işlenmemiştir. Bunun sebebi, erkeğin defnedilmemiş olması veya defnedilmiş olsa bile başının işlenmesi için zaman ya da paranın yeterli olmamasıdır. Kline, bitkisel bezemelerle süslüdür. Klinenin ön kısmında ellerinde birer kuş tutan Eroslar, bir at başı ve aslan bulunmaktadır.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin ilk kullanımından sonra, geç dönemlerde de kullanıldığı, üzerindeki Eski Yunanca yazıtlardan anlaşılmaktadır. Uzun kenarda bulunan yazıtta: “Ben Aur(elia) Botiane Demetria, bu lahdi kendim için yaptırdım, oraya sadece kendi cesedimin gömülmesini ve ölümümün hemen ardından lahdin varislerim tarafından demir ve kurşunla kapatılmasını istiyorum.” yazılıdır.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin kısa kenarında bulunan yazıtta ise: “Aur(elia) Demetria’nın Aur(elius) Demetrianus’un; Aur(elius) Eutyches’in, Aur(elia) Theodora’nın anısına.” şeklinde bir ifade bulunmaktadır.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin uzun yüzünde figürler yivli sütunlar arasında sıralanmaktadır. Sol kenarda bir kadın, sağ kenarda bir erkek oturmuş biçimde tasvir edilmiştir. Kadın figürü elini çenesine götürmüş yas tutmakta, erkek figürü ise elindeki ruloyu okumaktadır. Oturan kadının önündeki erkek figürü, sağ elinin işaret ve orta parmakları açık, yüzük ve serçe parmakları kapalı, başparmak da işaret parmağına bitişik olarak gestus (dostluk) işareti yapmaktadır. Ortadaki genç erkek figürünün sağında bir kadın ayakta durmaktadırlar. Bu yandaki figürler, ellerindeki rulolar, giyimleri ve duruşlarıyla lahit sahiplerinin yaşamları sırasında bilgeliğini ya da bilgeliğe ve sanata olan ilgilerini vurgulamaktadır.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin kısa yan yüzünün ortasında öteki dünyayı simgeleyen iki kanatlı kapı yer alır. Kapının önünde üzeri meyvelerle dolu bir sunak bulunmaktadır. Kapının solunda elinde rulo tutan bir erkek figürü, sağında ise yas tutan bir kadın figürü mezara bekçilik etmektedir.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin diğer uzun yüzünde ise Homeros’un İlyada’sında anlatılan Troia Savaşında, Troialılar ile Akhalar arasında geçen üç olayı anlatan sahneler yer almaktadır. Sahneler soldan sağa doğru sırasıyla: Akhilleus’un diz çökmüş olan Thersithes’i saçlarından tutarak yumruklaması betimlenmiştir. Orta kısımda bulunan sahnede: Aphrodite’nin, yenilmek üzere olan Paris’i, bir buluta sararak savaş meydanından kaçırması anlatılmaktadır. Lahdin en sağında bulunan sahnede ise Patroklos’un cesedinin Menelaos tarafından taşınması betimlenmiştir. Troia Savaşı sırasında Akhilleus’un zırhını giyerek savaşan Patroklos, Hektor tarafından öldürülür. Troialılar cesedi soyarak Akhileus’un tanrısal zırhını alırlar. Patroklos’un cesedinin çevresinde Troialılar ve Akhalar arasında amansız bir mücadele yaşanır. Dostunun ölüm haberini alan Akhilleus, çıkardığı müthiş bir nara eşliğinde silahsız olarak çarpışmanın ortasına atılır. Bu korkunç sesi duyan Troialılar cesedi bırakarak kaçarlar. Menelaos da cesedi savaş alanından uzaklaştırır.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Likya Lahdi – İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Likya Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Sidon’daki kraliyet soyundan gelen yöneticilerden birine ait olduğu düşünülen lahdin kime ait olduğu bilinmemektedir. Kapak ve sanduka olmak üzere iki kısımdan oluşan lahit, paros mermerinden yapılmıştır.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Ters tekne formundaki kapağın bir yüzünde yüz yüze bir erkek ve bir dişi grifon (genellikle aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratık) yer alır. Her ikisi de üçer pençesini kaldırmış, bir bacağı üzerinde durmaktadır.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Kapağın diğer cephesindeki tympanondaysa sırt sırta duran iki sfenks (Yunan mitolojisinde efsanevi bir canavar) yer almaktadır. Kapağın alınlıklarındaki akroterler içine yerleştirilmiş iki akantus (Yunan mimarisinde sütun başlarını süslemek üzere kullanılan bir bitki figürü) ve palmet süslemesi ile dört köşesine yerleştirilmiş ağzı açık şekilde aslanlar görülür.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Sandukanın uzun yüzlerinden birinde yaban domuzu avı betimlenmiştir; atlara binmiş iki ve üç kişilik iki gruba ayrılmış beş avcı bir yaban domuzunu öldürmeye çalışmaktadır. Atların ayakları yükseltilerek hareket duygusu vurgulanmış, avcıların sağ kolları mızraklarıyla avlarına nişan almak üzereyken kalkmıştır.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Sandukanın diğer uzun cephesinde bir aslan avı tasvir edilmiştir. İki arabaya binmiş dört genç avcı, vahşi hayvanı öldürmeye çalışmaktadır.
Fotoğraf: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
MÖ 5. yüzyıla tarihlendirilen lahit, Sidon Kral Nekropolü’nden çıkarılmış olsa da form olarak Anadolu Likya mezar anıtlarıyla olan benzerliğinden ötürü bu isimle anılmaktadır.
Eroslu Lahit – Side Müzesi
Eroslu Lahit, 1947 – 1966 yılları arasında Side Antik Kenti Doğu Nekropol kazısında, kısmen ayakta duran bir anıtmezarın içinde bulunmuştur. Her yönünde Erosların tasvir edildiği önemli lahitler arasında gösterilmektedir.
Fotoğraf: Side Müzesi
Teknenin dört tarafında meanderlerla (geometrik kıvrımlar yapan şerit biçiminde bir süsleme motifi) süslü alçak bir kaide üzerinde oldukça yüksek bir kabartma şeklinde işlenmiş kanatlı Eroslar ayakta durmakta, meyva taşımakta, içki içmekte ve sarhoş olarak birbirine sarılmaktadırlar.
Fotoğraf: Side Müzesi
Köşelerde Nikeler (zafer tanrıçası) sağ ellerinde bir çelenk, sol ellerinde hurma dalı tutarak ayakta durmaktadır.
Fotoğraf: Side Müzesi
Çeşitli silmelerle çerçevelenmiş ve köşelerinde akroterlerle (figüratif ya da bitkisel bezemeli süsler) süslenmiş olan alınlıkların içinde bir tarafta medusa başı diğer tarafta yuvarlak bir kalkan kabartması vardır.
Fotoğraf: Side Müzesi
İşleniş tekniği (cilalı dış satıhlar, burgu delikleri) ve üslubu bakımından söz konusu lahit MS 2. yüzyılın son yarısına tarihlendirilmektedir.
Fotoğraf: Side Müzesi
Erosların lahitdeki tasvirleri, Roma İmparatorluk Döneminde oldukça geniş bir alana yayılmış Dionysos mitleri ve ölümden sonra başka bir dünyada yaşama ümitleri ile ilgilidir.
Dionysiak Lahdi – Antalya Müzesi
Dionysiak Lahdi, Perge Batı Nekropolisi’ndeki M9 kodlu mezar yapısının ikinci katında 2003 yılı kazılarında bulunmuştur. Pentelikon mermerinden yapılmış olan lahdin üzerinde ölü portreleri bulunan klineli bir kapağı vardır. Teknesinde ise Dionysos ve onunla ilgili figürlerin bulunduğu bir frize sahiptir. Portre ve üslup özellikleri ile benzerleri göz önünde bulundurulursa lahit, MS 3. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilebilir. Gerek tekne tipi, gerek kapak özellikleri ve gerekse malzemesi ile Attika atölyesi özellikleri göstermektedir.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin cephesini oluşturan ön yüzde İlyada’da geçen bir mitosun betimi bulunmaktadır. Çeşitli versiyonları olan mitos şöyledir: Dionysos, Hindistan’a giderken Thrakia’dan geçmek ister; ancak Thrak Maionları’nın Kralı Lykourgos buna izin vermez. Kral Bakkhalar ve Satirleri esir eder. Bunun üzerine Dionysos Thetis’e sığınır. Lykourgos’un bu hakaretini tanrı bizzat kendi cezalandırır. Lykourgos’u delirtir ve asma kütüğü zannettiği kendi oğlunu öldürmesini sağlar. Ancak ceza bununla da sona ermez. Bir süre sonra kıtlık baş gösterir, bunun sonucunda Lykourgos, Paggeia (ya da Pangaion) Dağı’nda el ve ayaklarından dört ata bağlanarak parçalanır.
Bu bilgiler ışığında frizin seyirciye göre solunda yer alan çifte baltasıyla saldırı halinde betimlenmiş figür Lykourgos’tur. Lahdin merkezindeki merkez figürü olarak nitelendirilebilecek thrysos (Dionysos’un simgesi, ucunda çam kozalağı etrafı asma dallarıyla sarılı bir asa) tutan, sakallı figür ise Silenos’tur. Ön yüzde yer alan üçüncü mitolojik figür Aphrodite’dir. Önemli bir diğer betim de sağ köşe figürüdür. Burada ayakta duran yarı çıplak erkek, beline sardığı nebrisi, çizmeleri ve önünde duran panteri ile Dionysos’tur. Sahnede yer alan diğer figürler ise Dionysos alayında yer alan Satyr (Antik Yunan mitolojisinde yer alan yarı keçi yarı insan şeklindeki varlık) ve Maenadlardır (kendilerini Dionysos’a adamış kadınlar).
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin kısa yüzlerinde Dionysos betimli lahitlerde sıklıkla görülen bağ bozumu sahnesi işlenmiştir. Söz konusu sahnede Satyr ve Maenadlar üzüm toplamaktadır. Lahdin kısa yüzlerindeki figürlerin belden aşağı korunagelmiştir. Üst kısımlar ise mezar soygununda tahrip edilmiştir.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Lahdin arka yüzünde Dionysos alayındaki Satir ve Maenadların kendilerinden geçmeleri (ekstasis) sahnesi işlenmiştir.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Kline üzerinde uzanmış olan erkek ve kadın portreleri lahdin sahibi olan karı kocayı betimlemektedir.
Fotoğraf: Antalya Müzesi
Polyksena Lahdi – Troya Müzesi
Polyksena Lahdi, Çanakkale Kızöldün Tümülüsü’nde, 1994 yılında bir kaçak kazı ihbarı üzerine yapılan kurtarma kazısında bulunmuştur. MÖ 6. yüzyıla ait olup Anadolu’da, bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı lahitlerin en erken örneğidir. Uzun kenarlarından birinde, Troya Kralı Priamos ile kraliçe Hekabe’nin küçük kızları olan Polyksena’nın kurban edilmesi olayı betimlenmiştir. Bu nedenle eser Polyksena Lahdi olarak anılmaktadır.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Polyksena lahdinde bütün yüzlerdeki konular birbirleriyle bağlantılı olarak işlenmiş, ilk defa bir eser üzerinde birden fazla konuya yer verilmiş ve aynı zamanda lahit üzerinde 37 insan figürüne yer verilerek oldukça zengin bir betimleme oluşturulmuştur. Birinci uzun yüzde toplam on yedi tane kadın figürü tasvir edilmiştir. Frizde işlenen sahne merkezde, sırt sırta vermiş olan iki kadın figürü ile ikiye ayrılmaktadır. Sol taraftaki tasvirde, merkezde tahtta oturan bir kadın ve etrafında ona çeşitli hediyeler sunan refakatçiler bulunmaktadır. Frizin sağ tarafında ise sırasıyla aulos (çift flütten oluşan nefesli bir çalgı) ve kithara (bir tür telli çalgı) çalan iki müzisyen kadın, savaş dansı yapan iki çift kadın dansçı ve bir tane kastanyetle (parmaklara takılarak çalınan bir çeşit çalpara) dans eden dansçı kadın ile en sağda üç tane dans eden kadından oluşmaktadır.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Birinci kısa yüzdeki tasvir Polyksena’nın annesi Hekabe ile vedalaşması olarak yorumlanmaktadır.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Lahidin ikinci uzun yüzünde, Akhilleus’un mezarı önünde, Hekabe ve Priamos’un kızı Polyksena’nın kurban edilişi konusu betimlenmiştir.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Sahnenin sağ tarafında, genç kızın kurban edilişi sırasında onu zaptetmeye çalışan Yunanlı savaşçılar betimlenmiştir. Kızı taşıyanlar Aias, Antiphates, Apmhilokhos, elinde kılıç ile babası ve Achilleus’un mezarı önünde kurbanı gerçekleştiren ise Neutolemos görülüyor. Sahnenin sol tarafında ise ölen kız için yas tutan, başta Hekabe olmak üzere Troyalı kadınlar betimlenmiştir.
Fotoğraf: Troya Müzesi
İkinci kısa yüz lahdin anlatımın sonundaki sahneyi betimlemektedir. Kızını kaybeden Hekabe, ağacın altına çömelmiş vaziyette yas tutmakta ve arkasındaki ayakta duran iki kadın figürü de yasa eşlik etmektedir.
Fotoğraf: Troya Müzesi
Kaynaklar: İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Troya Müzesi, Side Müzesi, Antalya Müzesi, Adana Müzesi, Konya Müzesi
Katkılarından dolayı Konya Selçuk Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı’ya teşekkür ederiz.