Mayis Alizade Independent Türkçe için Prof. Dr. Hasan Oktay, Prof. Dr. Cemil Hasanlı ve Mehman Aliyev ile konuştu
Çünkü Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra ABD’nin egemenliğine karşı ‘kafa tutan’ ilk eylemin o konuşma olduğuna inanılıyor.
2007’den sonra ise yine başta Putin olmak üzere Rusya yönetici elitinin ve fikir-düşünce dünyasının en çok önem verdiği etkinlik, her sene haziran ayında gerçekleştirilen Sankt-Petersburg Ekonomi Forumu’dur.
Bunun ana nedeni, geniş katılımlı o toplantıda devlet başkanının Batı’ya meydan okuma bağlamında en iyi fırsatı bulmasıdır.
Ukrayna’ya saldırıdan sonra gerçekleştirilen ilk geniş katılımlı toplantıda yaptığı konuşmada Vladimir Putin, halihazırda ‘tektonik kaymalar’ın yaşandığını gündeme getirdi.
Rusya Devlet Başkanı, bununla neyin tespitini yaptı, nelere işaret etti; 1992 yılından bu yana kontrolü altına aldığı toprakları ‘tektonik kayma’nın örnekleri sırasına mı dahil etti?
Independent Türkçe‘nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Kuzey Makedonya’daki Vizyon Türk Üniversitesi’nin rektör yardımcısı, Ankara’daki Kafkassam Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay’a göre, bundan sonraki süreci Rusya’nın Ukrayna’daki durumu belirleyecek:
Putin, Rus toplumunu kendi iktidarından sonra da ayakta tutabilmek için ideolojik bir gelecek inşa etmeye çalışıyor. Petersburg’ta gerçekleştirilen toplantıda bu ideoloji inşasına devam etmiştir. Ukrayna’ya müdahale etmeden iki gün önce AzerbaycanDevlet Başkanı Aliyev ile Moskova’da imzaladığı Müttefiklik Beyannamesi, Ukrayna krizinin yönüne göre şekillenecek bir beyanname olarak Türkiye’ye ve Türk dünyasına açıktan mesajlar içeriyordu.
Putin Ukrayna’da başarısız olmazsa Donbas, Kırım, Abhazya ve Güney Osetya’dan çekilir, yok, başarılı olursa, bırakın buralardan çekilmeyi, eski SSCB sınırları içindeki bağımsız ülkelerin hepsini kontrol altına alır. Moskova Beyannamesi bunun en açık göstergesidir. Düşünün ki, 13 Şubat’ta Türkiye ve Azerbaycan parlamentolarının Şuşa Beyannamesi’ni (15 Haziran 2021’de imzalandı) onaylamasından 9 gün sonra Moskova Beyannamesi imzalandı. Bunlar birbiriyle iki zıt beyannameler olarak tarihe geçmiştir.
Prof. Dr. Hasan Oktay, “Sankt-Petersburg Ekonomi Forumu’nda yaptığı konuşmada Kazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, kısmen de olsa Putin’in istilacı politikasına karşı çıkarak Donbas’ı ve diğer sorunlu bölgeleri tanımayacaklarını ifade etmesinden birkaç sonra ‘Karadeniz’deki mayın hareketliliği’ yüzünden Kazakistan petrollerinin denize çıkarılmasının yasaklanmasıyla karşı karşıya kalındı. Bir tek bu örnek bile Ukrayna krizi sonrasında Türk dünyasının karşılaşacağı sorunların göstergesidir” dedi.
“Yeni dünya düzenine itiraz eden Putin’in kurmayı düşündüğü sistem ciddi emperyalist eğilimler içeriyor”
“44 günlük savaşı bitiren ve Putin-Aliyev-Paşinyan tarafından imzalanan anlaşmada da bir kısım belirsizliklerin mevcut olması da Rusya’nın bölgeye dair gelecek planlarından haber vermektedir” şeklinde konuşan Prof. Dr. Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
Laçin Koridoru’nun açık olmasına rağmen, anlaşmanın 3. maddesinde Zengezur Koridoru konusunun bulunmaması ve bunun yerine eski Sovyet dönemi iletişim hatlarının açılmasına vurgu yapılması Azerbaycan’ın elini çok zora sokmuştur.
Putin yeni dünya düzenine itiraz ederken kendi kurmayı düşündüğü sistem de ciddi anlamda emperyalist eğilimler içermektedir. ‘Bu sisteme karşı gelen ülkelerde iktidar değişiklikleri olabilir mi’ sorusu sürekli gündemde olup, Rusya bunu 44 günlük savaş sonrasında Ermenistan’da ve Ocak 2022’de Kazakistan’da denedi. Rusya’nın Ukrayna’daki akıbeti bu sürecin yönünü belirleyecek.
Maalesef Türkiye süreci iyi okuyamıyor ve gelişmeler Türkiye’ye rağmen cereyan ediyor. Onun için Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan arasında acil bir barış zemini oluşturularak anlaşmayla pekiştirilmezse, Rusya’nın Ukrayna’dan başarıyla çıkması durumunda, her şeyden önce, Dağlık Karabağ’a resmi statü verilecektir. Bunu önlemenin yolu ise üçlü barıştan geçmektedir.
Süreci öncelikle Rusya’nın ekonomik durumunu hesaba katarak değerlendiren Londra Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Cemil Hasanlı, ‘tektonik kaymalar’ın önlenmesinin büyük ölçüde ülkelerin kendi bağımsızlıklarını koruyup, pekiştirme iradesine bağlı olacağını vurguladı.
Independent Türkçe‘nin konuya ilişkin soruların Prof. Dr. Hasanlı, şu şekilde yanıtladı:
Fiili açıdan Rusya, XVI. yüzyıl Korkunç İvan döneminin ilkel üretim sistemine geri dönmüş ve ülke sadece ekonomik değil total bir politik izolasyon yaşamaktadır. Sankt-Petersburg Ekonomi Forumu’nda Rusya Devlet Başkanı’nın ‘tektonik kaymalar’a işaret etmesine Kazakistan Devlet Başkanı Tokayev’in ‘Tayvan’dan Güney Osetya, Abhazya, LHR ve DHR’i tanımıyoruz’ çıkışıyla yanıt vermesi 18 Haziran’da Kazakistan petrolünden Karadeniz’e çıkışına engel konulmasına neden oldu.
Bunun bir politik tedbir olduğu herkesin malumudur. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından bu yana geçen dört ayda ülkede altmış beş bin internet sitesi kapatılmıştır, ülkesindeki bu korkunç diktatöryel baskıya rağmen Vladimir Putin başta ABD olmakla Batılı ülkeleri suçluyor. Kuşkusuz Soğuk Savaş ritorikasının tekrarı olan bu üslupla Putin kendi işgalci politikalarına hak kazandırmaya çalışıyor.
Zamanında Sovyet devleti de Türkiye’yle sınırlarına ses boğucu cihazlar kurmuştu, sınırın Türkiye tarafından gelen sesleri bile halkın duymasını istemiyordu. Veya Sovyet yöneticiler Fransa’ya giderken Almanya’yı, Almanya’ya giderken Fransa’yı suçluyor, ABD’lilerle bir araya geldiklerinde ise her ikisini eleştiriyordu.
“‘Tektonik kaymalar’ın anlamı; kendi çevresindeki diktatoryaları destekleyerek hiçbir zaman değişmeyecek etki alanı kurmaktır”
“Putin’in ‘tektonik kayma’ tespitinin kendi iç kamuoyuna yönelik bir tasarruf olduğunu görmek gerekir” diyen Prof. Dr. Cemil Hasanlı, “Ülkenin halihazırdaki ağır ekonomik durumunda yurtdışına gitmek isteyen vatandaşlar sadece 1000 ABD doları çıkarabildiği o kadar parayı neden yanına aldığını da aydınlatması gerekmektedir. Bunu görmeyen Rusya Devlet Başkanı Sankt-Petersburg Ekonomi Forumu’nda ‘ABD’liler 1 doların 200 rubleye çıkacağını bekliyordu ama bunu göremediler’ diye memnuniyet ifade ediyor. ABD’yi ‘Kendini yeryüzünün Allah’ı olma iddiasında bulunmakla’ suçlayan Rusya devlet başkanı ‘tektonik kaymalar’ın yaşandığını iddia ettiği mevcut durumda ülkesinin yerinin nerede olacağını ortaya koyamıyor. Bunun ana nedeni ülkede demokrasinin olmamasıdır. İşte Vladimir Putin’in ‘tektonik kaymalar’ diye sunmaya çalıştığı kavramın anlamı da budur: kendi çevresindeki diktatoryaları destekleyerek hiçbir zaman değişmeyecek etki alanı kurmak” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Cemil Hasanlı, sözlerine şunları ekledi:
‘Bu gibi iddia ve planların Güney Kafkasya’ya etkisi ne olabilir’ sorusuna gelince, Rusya’nın gelecekte de bu bölgeyi kolaylıkla terk etmeyeceğini ifade etmemiz gerekir. Azerbaycan’ın kendi topraklarını ermeni işgalinden kurtarmak için gerçekleştirdiği 44 günlük operasyonun sonucunda Rusya silahlı kuvvetlerinin Ermenistan’la sınırı kontrol altına alarak Dağlık Karabağ’a yerleşmesi bölgede Rusya belki hayal etmediği bir güçlü pozisyon kazandırmıştır.
Ve maalesef halihazırdaki durum ‘Barış Gücü’ değil Rusya’nın yeni ve daha kapsamlı bir askeri üssünün kurulmasıdır. Ermenistan’ın Türkiye sınırına yakın Rusya askeri üssü halihazırda çok önem arz etmemekte olup Dağlık Karabağ’daki Rus askeri varlığının Moskova için daha ehemmiyetli olduğunu söylemek durumundayız. Rusya’nın Dağlık Karabağ’daki askeri varlığı bir yandan Azerbaycan’ın tam bağımsızlık ilkesini çiğnerken öte yandan Güney Kafkasya’yı kendi kontrolü altında tutma imkanlarını daha da artırmıştır.
Türkiye’nin bölgede bundan sonraki rolüne ilişkin Prof. Dr. Cemil Hasanlı, şu değerlendirmelerde bulundu:
Şuşa’da Türk Konsolosluğu’nun açılması düşüncesini ilk kez kendimin seslendirdiğini ifade etmek isterdim. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu dile getirdi. 10 Kasım 2020’de Putin-Aliyev-Paşinyan arasında imzalanmış ateşkes anlaşmasının üzerinde 1 yıl 8 ay geçmesine rağmen 1993 yılının ikinci yarısında Karabağ’ı terk etmek zorunda kalmış vatandaşlarımızın kendi evlerine dönmeleri temin edilmemiştir.
15 Haziran 2021’de Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bizzat Şuşa’ya gitmesi ve orada imzalanmış Şuşa Beyannamesi gerek Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin tarihinde altın bir sayfa olması ve gerekse Türkiye’nin Kafkasya’daki pozisyonunun güçlenmesi açısından çok önemli bir olay olmasına rağmen geçtiğimiz 22 Şubat tarihinde Kremlin’de Putin ve Aliyev’in imzaladığı Müttefiklik Anlaşması’nın buna gölge düşürdüğüne inanıyorum. Çünkü Kremlin anlaşması kriz durumlarında Azerbaycan’a asker sokması için Rusya’ya hak tanımaktadır. Yani ‘tektonik kırılmalar’ olayı daha karmaşıktır.
Rusya Devlet Başkanı’nın ‘tektonik kaymalar’ düşüncesinin Güney Kafkasya’ya muhtemel etkilerini Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin izleyeceği rotanın ışığında değerlendiren Turan Haber Ajansı imtiyaz sahibi Mehman Aliyev, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev‘in,16 Haziran’da Global Bakü Forumu’nda konuşmasında gündeme getirdiği ‘Ermenistan’la barış anlaşması ve Zengezur’ konularına dikkatleri çekti.
Independent Türkçe‘nin sorularını cevaplayan Mehman Aliyev, kalıcı barış anlaşmamasının sağlanamaması ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün Ermenistan tarafından tanınmaması durumunda Aliyev’in gündeme getirdiği “Zengezur üzerindeki tarihten ileri gelen hakkımızı isteyeceğiz” sözlerinin bundan sonraki süreçlerde önemli olacağını ifade etti:
‘Dünya değişmiştir.’ Geçen hafta 9’uncusu gerçekleştirilen Global Bakü Forumu’nda İlham Aliyev’in sarf ettiği bu sözler gerek dünyada ve gerekse Güney Kafkasya’da durumun özetlenmesi bakımından önemli bir tespit olarak karşımıza çıkmaktadır. Aliyev’in sözlerine göre, beklenmeyen zorluklarla karşılaşılmasına rağmen artık farklı bir dünyadayız ve olmayı sürdüreceğiz. Onun için her bir ülkenin özellikle güvenlik konuları üzerinden bu sürece katılması gerekmektedir.
Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin bugünkü ve müstakbel durumunu tanımlarken İlham Aliyev ‘önkoşulsuz barış’ ibaresini kullanmıştır. İki ülkenin de toprak bütünlüğüne saygı duyması gerektiğine dikkat çeken Aliyev, Azerbaycan’da Ermenilerin ikamet ettiği Karabağ’ın bir kısım bölgesinin statüsünü tanımanın asla söz konusu olamayacağına belirtiyor ve Karabağ’ın Ermeniler yaşayan bölgesinin statüsü üzerinde Ermenistan’ın ısrarcı olması durumunda ülkesinin de günümüz Ermenistan sınırları içinde yer alan Zengezur bölgesi üzerinde hak iddia edeceğini gündeme getiriyor.
“Bunun yanı sıra Aliyev, Ermeni kökenli vatandaşların haklarının anayasa ve yasalar çerçevesinde en iyi şekilde korunacağının teminatını da veriyor” diyen Mehman Aliyev, sözlerini şöyle sürdürdü:
Güney Kafkasya kalıcı barışın sağlanması için Aliyev ‘Üçlü format’ öneriyor (Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın savaş biter-bitmez önerdiği ve Azerbaycan-Gürcistan-Ermenistan’ın yanı sıra Türkiye-İran ve Rusya’nın da dahil olacağı ‘altılı format’ın bir aşaması olarak).
İşin içinde Türkiye’nin bulunacağından dolayı ‘altılı format’ Ermenistan’ı, işin içinde Rusya’nın da bulunacağından dolayı Gürcistan’ı tatmin etmemişti. Başbakan İrakli Garibaşvili’nin önerdiği Gürcistan-Azerbaycan-Ermenistan-AB-ABD formatına ise Rusya sıcak bakmamıştı.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlamış savaştan dolayı Güney Kafkasya’daki sorunların bir nebze geri plana düştüğü bir dönemde İlham Aliyev’in açıklamaları onun bakışlarındaki değişimin habercisidir. İşte bu boşluk ortamında bölgede kalıcı barışın sağlanmasına ilişkin devlet başkanı Aliyev’in yeni açıklamalarını bekleyebiliriz.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra haritalarda değişiklikler mi yapılacak?
Ürkütücü bir soruya yanıt aramazdan önce ‘tektonik kırılma’nın Orta Asya’ya yansımaları ne olabilir?
Kaynak: Independent Türkçe