Emperyalizmin, Mütareke döneminden, İstanbul’un işgal yıllarından bugüne, Türklere dayattığı bir plan vardır: İstanbul’u Türklerin elinden almak. İstanbul’un işgal yıllarında, işgal kuvvetleri arasında uzunca tartışılan bu konu, bugün de gündemdedir.
Örneğin, eski İngiltere Başbakanı Herbert Henry Asquith, Halifenin İstanbul’da kalması ve Papa gibi ruhani lider olması, büyük devletlerin İstanbul’u yönetmesi gerektiğini söylemiştir. Dönemin İngiltere Başbakanı David Lloyd George ise Halife ve vekillerin İstanbul’da kalması durumunda, bu kişilerin daha kolay yönetileceğini, Anadolu’ya gönderilmesi halinde ise denetimlerinin zorlaşacağını iddia etmiştir. Nitekim daha sonra Osmanlı’ya dayatılan Sevr Antlaşması’na göre, İstanbul’un Boğaz’a yakın kısımları ve tüm Boğazlar özerk bölge olarak uluslararası denetime bırakılmıştır.
PSİKOLOJİK TEPKİ
O dönem, aynı zamanda İstanbul’da yabancılara büyük miktarda konut ve arazi satılmıştır. İstanbul’daki Yunan kurumları, İstanbul’da konut ve arazi almak isteyen Rum ve Ermenilere özel krediler açmıştır. İkdam gazetesi o dönem yayımladığı bir haberin sonunda şu ifadeleri kullanmıştır: “Müslümanların, ellerindeki emlaki yabancılara kaptırmamaları milli ve vicdani bir vazifedir.”
1920’lerin başından günümüze gelelim. Bugün İstanbul ilimiz ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, yabancılara büyük reklam bütçeleriyle pazarlanmaktadır. Bu durum, İstanbul’da konut fiyatlarını artırmakta, kiraları ortalama ücretli bir Türk yurttaşının karşılayamayacağı düzeye yükseltmektedir. Yurtdışındaki emlak ajansları, Türkiye’deki iş ortaklarıyla birlikte, ülkemizdeki konut ve arazi piyasasına hızla ve artan bir taleple saldırmaktadır. Dolayısıyla arzın düşük olduğu bir dönemde ve ortamda talep kat kat artmaktadır. Diğer bir sorun ise emlak şirketlerinin ve konut sahiplerinin konut fiyatlarını yarıştırması sonucu fiyatların, psikolojik bir tepkiyle de yükselmesidir.
SEVR ÇAĞRIŞIMI
Günümüzde İstanbul’da bazı bölgeler yabancıların yoğunlaştığı bir gettolaşma içerisindedir. Ayrıca “Kanal İstanbul” projesinin planlandığı bölgenin çevresinde birçok yabancı, arazi satın almıştır. “Kanal İstanbul” projesiyle “yeni bir İstanbul” kurma düşüncesini savunan yetkililerin, Sevr haritasındaki İstanbul’a en azından göz atmaları gerekir.
SONUÇLAR
Şimdi sonucu madde madde sıralayalım:
- Ülke olarak önemli bir iktisadi bunalım yaşıyoruz.
- Ülkemizde ikamet eden resmi rakamlara göre 5.5 milyon, gayri resmî rakamlara göre çok daha fazla yabancı var.
- Ülkemizde daha şimdiden büyük bir demografik, sosyolojik, iktisadi bir değişim var.
- İstanbul’da arz edilen konut stoku oldukça düştü.
- İstanbul’daki konut fiyatları ve kiralar olağanüstü arttığı için Türk vatandaşları konut almayı bırakın, evden çıkarıldıklarında kiralık ev bulmakta bile zorlanıyor. Bulsalar da kazandıkları parayla kirayı nasıl ödeyeceklerini kara kara düşünüyorlar.
- İstanbul’da bazı bölgelerde yabancıların oluşturduğu gettolar çoğalıyor.
- İstanbul hızla, Türk yurttaşları için maddi olarak yaşanamayacak hale geliyor.
1920’lerde emperyalist işgal kuvvetlerinin Türkleri İstanbul’dan kovma planı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul’u kurtarmasıyla çöpe gitmişti.
Şimdi bu planın yeniden yürürlüğe konulmak istenmesine, kimler, neden, hangi amaçla yardımcı oluyor?