Herkese merhaba,
Aylardır ekonomi ve piyasalarda son durum nasıl olacaktır?.. Türk lirası her geçen gün hızlı değer kaybı yaşıyor. Enflasyon ve zam artışında günlük hayatta karşılaştığımız herkes aynı görüşü paylaşıyor.
Bugün market, manav, kasap, AVM den alabilirsem ihtiyaca dair herşey için şükrediyorum. Çünkü yarın ne ile karşı karşıya geleceğim bilmiyorum.
Hayatım boyunca hiç böyle bir kriz görmedim, yaşamadım. Dolar 15.38’leri de geçti. Paramız uçtu gitti. Değerini kaybetti. Önceden 100 TL’ye pazar çantası dolup taşıyordu. Faturalar çok yüksek geliyor. Şimdi iki parça karın tokluğuna yemeklik alırsan kardasınız. Konuşmaları uzayıp gidiyor. Rahat tatil yapmak hayal oldu, geçim zorlaştı. Bu süreç nasıl düzelecektir. Yeniçağ Gazetesi ve Paramedya.com yazarı Remzi Özdemir ile Yeniçağ TV canlı yayında konuştuk. Ekonomi ve piyasalara dair Özdemir bakın neler paylaştı.
Gerçekten de Türkiye belki de tarihinin en derin ve uzun süreli krizini yaşıyor. Üstelik bu krizin dibi şurası da diyemiyoruz.
Hayat pahalılığı her geçen gün daha da artıyor. Alt grubun gıda maddelerine erişimi her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Merkez Bankası‘nın döviz rezervi eksi 50 milyar dolar civarında.
İhracat yapmak için bile ara mamul için ithalata bağımlı olan şirketler başta olmak üzere enerji ve gıda ithalatı için her ay ortalama 3 milyar dolara ihtiyacımız var.
Bir inat uğruna ülkeyi bu hale getirenler dolar bulmak için akla mantığa sığmayan iktisat ilminin kabul etmeyeceği yöntemlere başvurarak dolar bulmaya çalışıyor.
Şu ana kadar değirmeni taşıma suyu ile döndürdüler. Ancak artık tıkandı.
Dolar için gitmediğimiz ülke kalmadı. Birleşik Arap Emirlikleri’nden Suudi Arabistan’a kadar. Ortada halen dolar yok. Gelen ise üç beş milyon dolar o da açıkları kapatmaya yetmiyor.
Peki ülkemiz, tarihinin en derin krizinden nasıl çıkar?
Bunun üç yolu var.
IMF: Türkiye acil olarak Uluslararası Para Fonu IMF’ye gidebilir. Sonuçta gurur yapmanın bir alemi yok. Sen bu fonun üyesisin ve çok ucuz kaynak bulabilir Türkiye. Türkiye’nin acil olarak 30 milyar dolar civarında bir para girişine ihtiyacı var. Bu parayı IMF’den alabiliriz. Tabii ki IMF yapısal reform isteyecektir. Bağımsız bir Merkez Bankası.
Bu da bu iktidarın hesabına gelmez. Gelse de “IMF bizden borç istedi” sözü bu hesabı bozuyor.
Yıllarca sen meydanlarda “IMF bizden borç istedi” de, sonra IMF’nin kapısına git. Bunu yapamaz. Yapsa bile son çaredir. Yine de çok zayıf bir olasılık.
Faiz yükseltme: İkinci çözüm faiz yükseltmek olacaktır. Merkez Bankası’nın faiz yükseltmesi çok önemli. Çünkü dünyaya da aynı zamanda “Biz artık faizin enflasyona neden olduğu saçma sapan tezi bıraktık. İktisat ilmine göre hareket edeceğiz” demek olacaktır. Bu Türkiye’yi bir anda kurtarmaz ama en azından uçurumun eşiğinden alacaktır. Bunu yapma olasılığı var mı? Ben şahsen bunu güçlü bir olasılık olarak görüyorum. Çünkü siyasi irade çok sıkıştı. Bunu yapmaz ise öyle arka kapı operasyonlarıyla dolar kurunu fazla kontrol altında tutamaz.
Döviz kurunu serbest bırakmak: Üçüncü olasılık döviz kurunu Aralık ayına kadar olduğu gibi çaresiz serbest bırakmak. Bu olasılık aslında öyle ya da böyle gerçekleşecek. Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmemesi veya IMF’ye gitmemesi halinde ister istemez Türkiye’nin önüne gelecektir. Bu inşallah olmaz. Olursa hasarı çok büyük olur.
Sonuç olarak her üç olasılık da Türkiye’de dar gelirlinin hayatını daha da zorlaştıracak ve fakirliğin daha da artmasına neden olacak.
Bilinçsiz siyasi bir tercih ve yönetim modelinin bedeli Türkiye’ye çok ağır olacaktır.
Prof. Dr. Selva Demiralp, şu an uygulanan saçma ekonomi politikasının ileride iktisatta giriş derslerinde büyük yanlış olarak yerini alacağını söylüyor.
Bu dönem sadece iktisat derslerinde değil aynı zamanda sosyoloji kitaplarında da yer alacaktır. Bir toplum bu kadar büyük yanlışın arkasında nasıl durdu diye!..