Tarih sayfalarında unutulmayacak izler bırakan, hayatını istiklale ve hürriyete adamış atalarımızı büyük bir minnet ve rahmetle anıyoruz.
🇹🇷Selam Oğuz Ata’ya Teoman’a Metehan’a
Selam olsun Papaya atının nallarını öptüren Atilla’ya
Selam demir dağları eriten Bumin Kağan’a
Selamlar olsun Tonyukuk’a Bilge Kağan’a
Selam olsun Abdülkerim Satuk Buğra Han’a
Selam Gazneli Mahmud’a Harzemşah’a Altınordu’ya
Selam olsun Anadoluyu yurt yapan Çağrı Bey’e Tuğrul Bey’e Melikşah’a Alparslan’a
Selam dildar olan Karamanoğlu Mehmet’e
Selam olsun deryaları mesken tutan Umur Bey’e Çaka Bey’e
Toprakların en güzelinin serdarı Aydınoğlu Mehmet Bey’e
Selam Osmancık-Kara Osman-Osman Gazi-Osman Bey’e
Selam Yıldırım’a selam Timur’a
Selam olsun Hz Peygamber takdiratını alan Fatih’e, muhteşem Kanuniye
Selam Yavuz’a selam Şah İsmail’e
Selam sana turan soylu yiğit savaşçı Enver
Altaylardan Tunaya hala geliyor sesler: Allah u Ekber
Selam Olsun Türkün Son Başbuğu Alparslan Türkeş’e
Damarındaki asil kana, ne mutlu sana ne mutlu bize selamlar olsun Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e
3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜMÜZ KUTLU OLA🇹🇷
Türkçülüğün diriliş günü: 3 Mayıs. Taş kırılır, tunç erir ama Türklük ebedidir
Türkçülük fikrinin en önemli isimlerinden Nihal Atsız’ın yargılandığı salona sığmayan gençler Ulus Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. İktidar, zor kullanarak ancak durdurabildi. Demokratik bir başkaldırı anlamını taşıyan olay, zamanla kitleler arasında yayılarak Türkçülük Bayramı adını aldı.
İlk defa Tophane Askerî Hapishanesi’nde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 siyasi mahkûm tarafından kutlandı. Bu kutlamaya Askeri Cezaevi’nde tutulan Alparslan Türkeş katılamadı. Daha sonraki senelerde de tek parti dönemine ilk olarak demokratik bir başkaldırı anlamını taşıyan bu toplantılar, zamanla milliyetçi kitleler arasında yayılarak Türkçülük Bayramı adını alıp, her yıl kutlanmaya başlandı.
3 Mayıs’ı hazırlayan olaylara baktığımızda kısaca şu görülür:
Dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu 5 Ağustos 1942’de TBMM’de yaptığı konuşmada şunları söyler: “Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız.”
Nihal Atsız dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu’na Orhun Dergisi’nde 1 Mart 1944’te ve yine bir ay sonra 1 Nisan 1944’te olmak üzere iki açık mektup kaleme alır. Bu mektuplarda Başbakan’a komünizmle ilgili şikayet ve uyarıda bulunur. Şikayet edilenlerin arasında Ahmed Cevad Emre, Sabahattin Ali, Sadrettin Celal Antel ve Hasan Âli Yücel de vardır.
Atsız, Sabahattin Ali tarafından mahkemeye verilir. 26 Nisan 1944’te Ankara’da başlayan ilk mahkeme, dönemin gençleri tarafından hınca hınç doldurulur. Mahkeme, 3 Mayıs 1944’e ertelenir.
Tarihte 3 Mayıs Olayları adıyla anılan olaylar Nihal Atsız’ın, hakkında açılan dava için Ankara’ya geldiği sırada başlar. Mahkeme salonuna giremeyen gençler Ulus Meydanı’na doğru yürüyüşe geçerler. Burada İstiklal Marşı söyleyip, komünizm aleyhinde sloganlar atarlar. Kafile Ulus Meydanı’ndan sonra Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüşmek ister. Ancak bunda başarılı olamazlar. Milliyetçi gençlerin gösterileri hükümet tarafından şiddete başvurularak önlenir. Artık ok yaydan çıkmış, tek parti iktidarına karşı gençlik demokratik direnme hakkını kullanmaya başlamıştır. Çıkan olaylarda 165 üniversite öğrencisi genç tutuklanmıştır.
Gösterilere katılan milliyetçi gençler; birer birer tespit edilerek toplanıp hapishanelere atılmıştır.
Nihal Atsız da aynı gün duruşmadan çıktıktan sonra polis tarafından gözaltına alınır. Üsteğmen olarak gösterilere katılıp gözaltına alınan Alpaslan Türkeş, daha sonra olayı, “3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler” diyecektir.
3 Mayıs’ın ilk yıldönümü 1945 senesinde o sıralarda Tophane’deki Askeri Cezaevinde tutuklu bulunan bir grup Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anıldı. Daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanıp, Türk milliyetçilerinin bir geleneği Türkçülük Bayramı oluştu.
Aralarında Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş’in de bulunduğu Türkçüler, tabutluklarda maruz kaldıkları işkencelerin ardından çıkarıldıkları mahkemede farklı ithamlarla suçlanmışlardı.
TURANCILIK DAVASI NASIL SONUÇLANDI?
Turancı olmakla suçlanan sanıklar, önce İstanbul’daki Sansaryan Hanı’ndaki tabutlukta, türlü işkencelerden geçirildiler. Ardından İstanbul 1 Numaralı Örfi İdare Mahkemesinde görüşülmeye başlanan ve 65 oturum süren dava kapsamında Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Hüseyin Nihal Atsız, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sançar, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Said Bilgiç olmak üzere toplam 23 sanık yargılandı ve 29 Mart 1945 tarihinde verilen kararla sanıklardan 13’ü beraat ederken, Prof. Dr. Zeki Velidî Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Nurullah Barıman, Cihat Savaşfer, Nejdet Sançar, Dr. Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal’a 10 yıla kadar uzanan değişik hapis ve sürgün cezaları verildi. Askeri Yargıtay’a taşınan dava hakkında kararı Yüksek Mahkeme “usul ve esas yönünden” bozdu.
Tutuklu sanıkların hemen salıverilmesini ve davanın 2. Sıkıyönetim Mahkemesi’nde görülmesini kararlaştırdı. Bu karar, tutukluların hemen salıverilmesini sağladı. Böylece, kimi Türkçüler için 1 yıl beş buçuk ay süren hapis hayatı sona erdi. Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal 26 Ekim 1945’e kadar tutuklu kaldı. Askerî Yargıtay’ın 87 sayfa tutan kararında, her sanığın durumu ve kendisine yöneltilen suçlamalar ayrı ayrı değerlendirilerek, onların her biri için ayrı aklama kararı verilmesi öngörülüyordu.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene
Olmamıştır Türk bayraksız ve vatansız.
Olmamıştır Türk onursuz ve hürriyetsiz.
Unutma ey Türk evladı,
Bölmeye çalışıyorlar sizi kahpece ve şerefsiz.
***
Bayrağımız olmuştur şehitlerimizin kanı.
Satmaz özde Türk asla vatanı.
Vatanı için şehit olur Türk evladı.
Hepsi birer Atatürk hayranı.
***
Türk’e düşman olmak demek.
Atatürk’e düşman olmak demek.
Türk’e düşmanlık yapanların amacı,
Türk milletini ölüme mahkûm etmek.
***
Türk’ün sesini Cihan dinlesin.
Millî bayramlara düşman olanlar sen kimlerlesin?
Kutlamaz bunlar millî bayramları,
Emperyalist uşağı mısın, yoksa sen nesin?
***
Türk’le uğraşmayın boşa.
En büyük Türk’tür Mustafa Kemal Paşa.
Atatürk’e düşman olsa da birçok cemaat,
Babanızın belli olmasını sağladı o büyük paşa.
***
Mustafa Kemal ruhu vardır özde Türk’te.
Mangal gibi yürek vardır her bir Türk’te.
Kanında Türk kanı olur mu hiç,
“Keşke Yunan kazansaydı.” diyenlerde.
***
Bunların ataları iş birliği yaptı düşmanla.
İngiliz’le, Fransız’la, İtalyan’la.
Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur,
Kimler beraberdir, içimizdeki Türk’e düşman olanlarla.
***
Damarlarımızda taşırız asil kan.
Hainlerimizde olmaz böyle bir kan.
“Ne mutlu Türk’üm.” demezler bu yavşaklar.
Bunlar ilelebettir Türk’e düşman.
***
Başımızın üzerindedir Ay Yıldız.
Yüreğimizde vardır imanımız.
“Türk’üm.” ne mutlu bana.
Türk kanı taşıyor damarlarımız.
***
Türkün haykıran sesi.
Kısamayacak kimse bu sesi.
Ayrıştırıcı dil kullananları bir araştırınız,
Bakınız onlar kimlerin nesi.
***
Türk’ün önderidir Mustafa Kemal.
Onu anlayamaz hain kafalı hiçbir aptal.
“Türk’üm.” diyemeyenler,
Araplaştırıyor gençleri bunlar her ahval.
***
Coğrafyamızda yaşananları görürüm.
Türk olmasaydım bu coğrafyada sürünürüm.
Dini seçersin, ama Türklük kaderdir.
Türklüğümle her zaman övünürüm.
***
Ey gafil, Türk’ün sabrını test etme.
Türk’e düşmanlığa yeltenme.
Tarihe bakarsan görürsün Türk’ün gücünü.
İçimizdeki düşmanları asla affetme.
***
“Türkoğlu Türküm.” diyene bak saygıyla.
Zordur Türk olmak savaşırsın dünyayla.
Çok daha zordur evet Türk olmamak.
O zaman da savaşırsın Türk olanla.
***
“Allah bahşetti bu şerefi bana.” neyleyim.
“Türk değilim. ” diyene sakın ısrar etmeyin.
Türklük şerefini istemeyenlere,
Zorla bu şerefi vermeye yeltenmeyin.
***
Dünya tarihi ile vardır Türk.
İlelebet de özgür yaşayacaktır Türk.
“En büyük Türk kimdir?” diye sorsalar Cihan’a,
Alırsınız cevabı “Mustafa Kemal Atatürk.”
***
Yukarıda kaleme aldığım dörtlüklerle Türk elbette yeterince anlatılamaz.
Bakınız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ne diyor;
“Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız.
Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.”
Atatürk’ün şu ifadesine de dikkatinizi çekerim;
“Bu ülke tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”
***
Siz Türk olduğunuzu unutsanız da, düşmanlarınız sizi asla unutmayacaktır.
Bunu bilesiniz.
Evet, 03 Mayıs Pazar günü Türkçülük günüydü.
Türkçülük Günü’müz kutlu olsun.
Varlığımız Türk varlığına armağan olsun.
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene.”