5 Haziran Dünya Çevre Günü, çevre için en büyük, en önemli uluslararası gün olarak kabul ediliyor. Çevre konularının hemen hepsi, çok geniş kapsamlı, çok disiplinli-çok sektörlü; zengin ya da fakir, az gelişmiş ya da çok gelişmiş, sömüren ya da sömürülen ve talan eden ya da talan edilen tüm birey, toplum ve ülkeleri çok yakından ilgilendiren yaşamsal konular olarak karşımıza çıkıyor sıklıkla. Bu yüzden de Dünya ve ülke gündeminde ciddi tartışmalara yol açabilecek düzeyde önemli, bazı durumlardaysa yaşamsal bir yer tutabiliyor.
Bu kısa makalede, konuyu bazı sorularla açarak hem çok genel olarak hem de bazı açılardan biraz ayrıntısıyla ele alacak ve 5 Haziran 2022 Dünya Çevre Günü’nün bu kapsamda ne anlama geldiğini açıklamaya çalışacağım.
5 Haziran neden ve nasıl Dünya Çevre Günü olarak ilan edildi?
Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı (UNEP) her yıl, çevrenin korunması için dünya çapında farkındalığı ve eylemi teşvik eden Dünya Çevre Günü için çeşitli etkinlikler düzenlemektedir. Gerçekte, Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yönetilen ve 1972 BM İnsan Çevresi Konferansı’nın ardından 1974’ten beri her yıl düzenlenen etkinlik, dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanın gezegeni korumakla uğraştığı, çevresel erişim için en büyük küresel platform haline geldi. Gerçekte UNEP, 1972 yılında Stockholm’de gerçekleştirilen BM İnsan Çevresi Konferansı’nda, BM’de çevre sorunlarını küresel boyutta ele alacak uluslararası bir örgütün kurulmasına karar verilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu karara dayanarak, BM Genel Kurulu’nun 2997 sayı ve 15 Aralık 1972 sayılı kararıyla, UNEP, BM’ye bağlı bir “küresel çevre programı” olarak oluşturulmuştur.
Her yıl Dünya Çevre Günü, resmi kutlamaların yapıldığı farklı bir ülke tarafından ev sahipliği yapmaktadır. 2022 için ev sahibi ülke İsveç. 2022 Dünya Çevre Günü, İsveç’in son 50 yılda çevre konusundaki öncü çalışmalarından bazılarını sergileme fırsatı olacaktır. UNEP, çevrimiçi olarak paylaşılacak bir dizi yazılı hikâye ve kısa video aracılığıyla bu yenilikleri sergilemek için İsveç ile birlikte çalışacak.
Konu toplum ve bireyler açısından ele alındığında, Dünya Çevre Günü’nün, olumlu değişime ilham vermek için küresel bir platform olduğu söylenebilir. 150’den fazla ülkenin katıldığı bu uluslararası çevre günü, hükümetleri, iş dünyasını-özel sektörü, işletmeleri, sivil toplumu, okulları, ünlüleri, şehirleri ve toplulukları bir araya getirerek farkındalığı artırıyor ve çevresel eylemi kutluyor. Bireylerse, işletmelere ve hükümetlere verdikleri destek ve onlara yaptıkları eleştiri, uyarılar ya da eylemler yoluyla değişimin itici güçleri olabilirler. Bu daha büyük kuruluşların eylemleri, potansiyel olarak önümüzdeki on yıllar için sürdürülebilir tüketim ve üretim davranışlarına kilitlenen dönüşümsel bir etkiye sahip olabilir.
Bu yılın teması nedir?
2022 Dünya Çevre Günü kampanyası #Tek Bir Dünya #OnlyOneEarth, gezegenimizi kutlamak, korumak ve restore etmek için küresel ölçekte kolektif, dönüştürücü eylem çağrısında bulunuyor.
Bugün yerküremiz üçlü bir gezegensel (küresel) acil durumla karşı karşıyadır. Bunlar:
- İklim, insanların ve doğanın uyum sağlayamayacağı kadar hızlı ısınıyor ve pek çok insan kaynaklı iklim değişikliği bağlantılı şiddetli hava ve iklim olayı, aşırılıkları ve afetleri yaşanıyor;
- Günümüzde ekosistemlerin bozulması, yok olması ve habitat kaybı ve diğer baskılar, tahminen 1 milyon türün yok olma tehdidi altında olduğu anlamına geliyor;
- İnsan kaynaklı (sanayi, enerji, tarım, ulaştırma, belediyeler, atık, konutlar, vb.) kirlilik havamızı, toprağımızı ve suyumuzu zehirlemeye devam etmektedir.
Bu ikilemden çıkmanın yolu ekonomileri ve toplumları kapsayıcı, adil ve doğayla daha bağlantılı hale getirmek; her açıdan sürdürülebilir doğa ve iklimle dost daha minimal ve mütevazı yaşamak ya da yaşama tarzını-tüketim alışkanlıklarını değiştirmek amacıyla ciddi bir biçimde ve hızla dönüştürmektir. Bunun için, ‘biricik’ yerküremize zarar vermekten vazgeçerek, onu bir an önce iyileştirmeye, eski durumuna örneğin 150-200 yıl öncesine geri götürmeliyiz. İyi haber şu ki, pek çok alanda çözümler ve teknoloji mevcut ve giderek daha maliyet uygun ve edinilebilir hale geliyor.
2022 Dünya Çevre Günü, tarihi bir dönüm noktasıdır aynı zamanda!
2022, yerküreyi, yaşadığımız çevreyi önemseyen küresel çevre topluluğu için tarihi bir dönüm noktasıdır. Çevre üzerine ilk uluslararası toplantı olarak kabul edilen 1972 Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’ndan bu yana 50 yıl geçmiştir.
1972 Stockholm Konferansı, UNEP’in yanı sıra, dünya çapında çevre bakanlıkları ve kurumlarının oluşumunu teşvik etti ve çevreyi toplu olarak korumak için bir dizi yeni küresel anlaşmayı başlattı. Aynı zamanda, yoksulluğun azaltılması ve çevre koruma hedeflerinin bağlantılı hale geldiği ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin önünün açıldığı yerdi. Özetle, Stockholm Konferansı’nda Dünya Çevre Günü görüşü resmiyet kazandı ve ilki 1974’te kutlandı. Bu günlerde Dünya Çevre Günü’nden birkaç gün önce İsveç’te üst düzey Stockholm+50 uluslararası toplantısı yapılacak. Bu olaylar çevresindeki iletişim birbirine bağlıdır ve karşılıklı olarak birbirini güçlendirecektir.
Küresel iklim değişikliği, plastik tüketimi ve kirliliği konularında Dünya ciddi bir yol aldı mı?
Bana göre “işler iyi değil, yolunda gitmiyor!”
Mevcut yaşam tarzımızı sürdürmek için 1.6 Dünya eşdeğerini kullanıyoruz ve ekosistemler giderek artan, sınırsız-aşırı istemlerimize ayak uyduramıyor. Örneğin yaşam tarzlarımız, tüm sera gazı salımlarının üçte ikisi ile ilişkilidir: Araştırmalar, sürdürülebilir yaşam tarzlarının ve davranışların, salımlarımızı 2050 yılına kadar % 40 ila % 70 oranında azaltabileceğini göstermektedir. Bu noktada -bu sütunlarda da çok tartıştığımız- Paris Antlaşması’nın 1.5 °C ve 2 °C küresel ısınma hedeflerini anımsayalım.
Yaşamın tüm alanlarında ve olanaklıysa tüm sektörlerde sürdürülebilir tüketim ve üretime geçiş, ekonomik kalkınmayı hızlandırabilir, iklim değişikliğini azaltabilir, sağlık ve kirliliği olumlu yönde etkileyebilir ve yoksulluğun hafifletilmesine yardımcı olabilir. Örneğin, sürdürülebilir tüketim ve üretim, potansiyel olarak 2060 yılına kadar düşük ve orta gelirli ülkelerde ortalama % 11 ve yüksek gelir ülkelerinde % 4 oranında gelir artışı sağlayabilir.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından plastik atıklar konusunda hazırlanan bir raporda Akdeniz’in bir “plastik denizi ya da havuzu” olma riski ile karşı karşıya kaldığı çok açık bir biçimde vurgulandı. Sorunun ulaştığı boyutları örneklerle ve ülkeler bazında irdeleyen “Plastik Kapanından Çıkış: Akdeniz’i Plastik Kirliliğinden Kurtarmak” başlıklı raporda sorunun çözümü için uluslararası, ulusal, endüstriyel ve bireysel düzeyde neler yapılması gerektiğine de yer verildi. Akdeniz’deki atıkların % 95’ini plastik maddeler oluşturuyor. Burada yaşayan 134 tür deniz canlısı plastik atıkları yiyor. Akdeniz’de bir kilometre karede 5 milimetreden küçük 1.25 milyon plastik parça bulunuyor… Bu bilgilerin yer aldığı ve Dünya Okyanus Günü’nde yayımlanan raporda, en son veriler ve bilimsel kanıtlarla Akdeniz’deki plastik kirliliğinin boyutları ortaya konuluyor. Raporun son bölümünde ise sorunun çözümü için atılması gereken adımlar sıralanıyor.
Misinalar denizde 600 yıl çözünmeden kalıyor
Rapor, dünyanın en çok ziyaret edilen bölgelerinden biri olan Akdeniz’in aşırı plastik kullanımı, yetersiz atık yönetimi ve yoğun kitle turizmi nedeni ile ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Halen plastik maddelerin Akdeniz’deki atıkların % 95’ini oluşturduğu vurgulanan raporda, büyük plastik atıkların fok ve deniz kaplumbağası gibi büyük canlıları yaraladığı ya da boğduğu belirtiliyor. Hayvanlara en çok zarar veren plastik atıkların % 65’ini ise denize bırakılan misinalar oluşturuyor.
Çeşitli plastik torbalar, sigara izmariti, balon, şişe, şişe kapağı ya da pipet ve araç lastikleri vb. gibi büyük parçalardan oluşan atıklar plastik kirliliğinin gözle görünen kısmını oluşturuyor. Bununla birlikte, WWF raporunda mikro plastik denilen 5 milimetreden küçük plastiklerin daha da büyük bir tehlike yarattığı hatırlatılıyor. Kilometrekarede 1.25 milyon mikro plastik parçası bulunduğunu bildiren rapor, bu parçaların deniz canlıları tarafından yutularak sindirildiğini ve besin zinciri içinde insanlara kadar ulaşarak ciddi sağlık riski oluşturduğunu kaydetti.
Plastik atıkların büyük çoğunluğu biyoçözünür olmadığı için çevreye bırakılan plastikler yüzlerce hatta binlerce yıl orada kalıyor. Plastik ürünlerden sigara izmariti, denizde 5 yıl süreyle çözünmeden kalıyor. Bu süre plastik torba için 20 yıl, plastik bardak için 50 yıl ve misina için 600 yıl!
Rapora göre Avrupa. Çin’den sonra dünyada en fazla plastik üretilen bölge; burada üretilen 27 milyon ton plastiğin sadece üçte biri dönüştürülebiliyor, geri kazanılabiliyor. Akdeniz’e en çok plastik atık ise Türkiye’den atılıyor (günde 144 ton). Daha sonra İspanya (126 ton), İtalya (90 ton), Mısır (77 ton) ve Fransa (66 ton) geliyor. Akdeniz kıyılarını ziyaret eden turistler ise atıkların her yıl % 40 artmasına neden oluyor .
“Akdeniz’in ve Dünya’nın hiçbir deniz ya da okyanusunun plastikte boğulmasına izin verilmemelidir”. Gerçekte Akdeniz’deki plastik kirliliğinin etkileri tüm dünyada hissediliyor ve hem doğaya hem de insan sağlığına zarar veriyor. Giderek kötüleşen plastik kirliliği, turizmi ve deniz ürünleriyle bilinen Akdeniz’in bu konumunu yok ettiği gibi, geçimlerini bu sektörlerden sağlayan toplulukları da tehdit ediyor. Bu kirlilik Akdeniz’in sağlığının ne denli bozulduğunu gösteriyor ve gerçek anlamda harekete geçilmesi için bir alarm işareti olarak kabul edilmelidir. Üretici ayağında çevre dostu üretimin artması ve önündeki engellerin kalkması, tüketici ayağında daha sorumlu ve bilinçli tüketim, geri dönüşüm ayağında ise kamu, özel sektör (iş dünyası), STK’lar ve belediyelerin işbirlikleriyle sistemin geliştirilmesi hedeflenmelidir.
Kısa tartışma
Sonuç olarak, son 25-30 yıldır her günümüz bir çevre (yıkımı, katliamı, yok edilişi, aşırı kirlenme, bozulma vb.) günü gerçekte! Birkaç gündür çeşitli basın kuruluşlarında Dünya’nın ve Türkiye’nin küresel ve bölgesel çevre sorunlarını çok disiplinli ve geniş açılı bir bakış açısıyla anlatmaya çalıştım. Bu durum yazılı ve görsel basında birkaç gün daha sürecek gibi, çünkü yoğun bir ilgi var çeşitli çevre gündemlerine ilişkin. Bunların içinde, belki de gündem gereği okyanus ve denizlerin kirlenmesi, oksijen azalması ve asitleşmesi, ormansızlaşma, arazi bozulumu, biyolojik çeşitliliğin azalması-zarar görmesi, doğal ekosistemlerin ve habitatların bozulması, daralması ve parçalanması, Türkiye’deki maden ve toprak kanunları, türlerin yok olması, genel çevre kirliliği ve atık sorunu, iklim değişikliği, şiddetli hava ve kuraklık [2], [3] ile “Ne Yapmalı?” vb. konuları öne çıktı.
Konu çok karmaşık ve uzun! Gelinen noktada yapılacakların başında, yaşadığımız Dünya’ya, biyosfere, doğaya, ormanlara, denizlere, göl ve akarsulara, kuşlara, böceklere, sürüngenlere, bitkilere, kısaca tüm canlılara ve onların yaşadıkları ortama ve yaşadığımız coğrafyaya başka bir felsefeyle, başka bir dünya görüşü ve anlayışı ile bakılması geliyor.
Bu kapsamdaysa, en genel anlamıyla doğayı, zenginliğini ve çeşitliliğini anlamak, doğayı canlı ve dinamik kılan özellikleriyle birlikte ekolojik bir bakış açısıyla korumak, yok olan parçalarını yeniden oluşturmak, bozulan-çok kirlenen- Marmara gibi can çekişen, ama bütünün ayrılmazı olan bileşenlerini (ekosistemler, biyotoplar, habitatlar, yaşam birlikleri, sulak alanlar, akarsular ve göller, vb.) tam anlamıyla onarmak (rehabilitasyon değil restorasyon) ve eski doğal haline getirmek, vb. eylem ve etkinlikleri ile ilişkili politika, diplomasi ve bilim çabaları başta gelmelidir.
Yaşam tarzımızı, tüketim alışkanlıklarımızı, Yerküre ve biyosfere bakışımızı bu yönde değiştirmeliyiz.
Doğadan, börtü böcekten, coğrafyadan keyif almayı, onları dinlemeyi, izlemeyi ve sevmeyi öğrenmeliyiz.
Başka türlü, Dünya Gününü, Dünya Çevre Gününü ya da Toprak ya da Biyoçeşitlik ya da İklim vb. günlerini kutlamanın hiçbir anlamı olmuyor… Bu gidişle olmayacak da!
Kaynak: Yeşil Gazete