ÜLKÜCÜLER NEREYE!
1980 ihtilalinin ülkücülere vurduğu darbe sonucu, dağılılarr bir araya gelemezler dendiğini çok duymuştuk. Tabi ki kopmalar oldu, biz onlara “ayıklandılar” dedik.. Bu bir görüş idi. Ancak, kimsenin bir yere gittiği yoktu.. Ülkücüler liderlerine ve davalarına bağlı olan kimselerdi. Rahmetli Ozan Arif’in deyişi ile; “Ülkü Ocakları” ndan diplomamız vardı. Onlar, “ Üç kişi ile toplantı yapıp bir kişi de olsa davamızı anlatacağız diyen “, Alpaslan Türkeş’in yetiştirdiği isimler idi. 79 kuşağı olarak anılan çalkantılı dönemin militarist ülkücüleri idiler. Kendilerini günümüz ülkücülerinden(!) farklı görüyorlardı. Elbette bunu çeşitli nedenleri vardı. Yapıları gereği her türlü ayrışmaya da karşı idiler. Ancak bulundukları ortam içinden çıkılmaz bir hal alıyor, teşkilatta bir şeyler oluyordu!..
Yıllar bir birini kovaladı. Bir dönem tarihinin en büyük oyu alarak iktidar ortağı da olduk. Söz konusu yıllarda, MHP de siyaset yapıyordum. O dönemlerde ülkenin her yanını gezer, Anadolu İnsanı ile bir araya gelir, sohbet ederdik. Başımıza bir hal gelse, “karnımız acıksa”, cebimizde beş kuruş kalmamış olsa, arabamız arıza yapsa arıycağımız bir yerler vardı. Ülkü Ocakları ya da MHP ilçe teşkilatları zorda kalan herkesin imdadına yetişen birer “yuva”ydı. Bizler dava arkadaşıydık. Sohbetlerimizde farklılık yoktu, dilimiz aynı, dinimiz aynı, kimliğimiz aynı, siyasi düşüncemiz aynı olduğundan keyif alırdık. Bir ve beraberdik.” Dilimiz cinsimiz ulu” idi. Atsız’ın dediği gibi ülkücüler geri dönmemek üzere yola çıkan birer kahramandı ;
“Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
Koşar adım gitmeli onların arkasından.
Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.
Yırtıcılar az yaşar… Uzun sürmez doğanlık…
Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir…”
Ne muylu ki bize, üstad Nihal Atsız’ın bu şiirini şimdi, sıcak çatışmalar yaşanan cephelerde, vatan savunması yapan kahramanlar haykırıyor. Gönül isterdi ki, geçmişte olduğu gibi tüm Ülküdaşlarım aynı birlik ve beraberlik içersinde haykırsınlar.
Bugün ise aynı şeyi yapabilir miyiz ? diye bakıyorum. Ait olduğumuz yer neresi.. MHP’nin Türkçülük, Türk Milliyetçiliği çizgisinden kayıp ümmetçi bir yaklaşıma doğru gittiğini görüyoruz. Bu sapma biz Ülkücüleri üzüyor! Rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş’in şu sözünü hiç unutmam: “Bizler Türk Milliyetçisiyiz. Bizim İslamiyeti yaymak gibi bir davamız yoktur. Ama yayanlara da neden yapıyorsunuz demeyiz” (İsteyen internette konuşmanın tamamını izleyebilir). Üzerimize vazife değil gibi gözükse de, Ülkücü iradenin nerede olduğunu sorgular olduk. Ülküdaşlarımız sessiz kalarak davaya zarar vermek istemiyor. Biz de aynı düşünce ve davranış içersindeyiz. Ancak bugün değil ideolojik çizgiden sapıp sapmamak; bir çay içmeye gidecek teşkilatımız dahi kalmamış. Ülkücülükle alakası olmayan vasıfsız kişilerin, teşkilatları ele geçirmiş olmasını çaresizlik içersinde izliyoruz. Sanki teşkilatlar birileri tarafından adeta gasp edilmiş. Hal böyle olunca, MHP’nin oylarının devamlı düşüşte olduğu görülüyor. Bu bizleri mutlu eden bir yaklaşım değil. Ancak, liderlik bu konuya el atmalı, dışarıya verilen kötü imaj derhal düzeltilmelidir.
Bazılarımız İyi Parti’ye, hatta Bozkurt işareti yaparak sempatik gözükmeye çalışan CHP ye dahi giden arkadaşlar var. Bu dağılma sürecini gören MHP Genel Başkanı Bahçeli, zaman zaman “yuvaya dönün” çağrısı yapıyor. Ancak, bir “Ozan Arif” in dahi cenaze törenini boykot eden teşkilatı kimler yönlendiriyor? “Kol kırılı yen içinde kalır” diye boynunu büken, sahipsiz Ülküdaşlarımızı görmüyorsunuz. Bunlar tepki olsun diyerek bugün hiç bir partiye oy vermiyorlar. Evet MHP’ye, kendi partilerine oy vermiyorlar. Ama başka partilere de oy vermiyorlar. Bu görüşte olan yüzlerce MHP yönetiminde bulunan arkadaşlarımız var.
Benim gibi bağlantısız ve bağımsız bir çok arkadaşım var, amaç sadece gidip oy kullanmak değil. Önemli olan biz Ülkücülerin yeri neresi? Partimiz MHP değil mi ? Ülkücüleri hareketin partisinden uzaklaştırmak için yapılan manevralardan, yönetimin haberi yok mu ? Amaç eğer Ülkücüleri etkisizleştirmek ise, bir tek mermi atmadan bunu yavaş yavaş gerçekleştiriyorlar..
Bu yara büyümeden pansuman edilmeli. Aksi takdirde, tarihte görüldüğü gibi Türkler birbirine düşünce parçalanmaya mahkumdurlar. Unutulmamalıdır ki, Türkiye çok zor günlerden geçiyor. Ve şairin dediği gibi, “Ülkücüler bu ülkeye zor günlerde gerek”. Gelişmelere bakınca kendi kendimize soruyoruz; ancak dışarıdan bizi izleyenler de aynı merakla soruyor: ÜLKÜCÜLER NEREYE ?