Derleyen :(Ahmet Yabuloğlu)
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun 1996’da ilk bölümlerini Türk Dili dergisinde “Kara Kam’ın Şiirleri” başlığıyla yayımladığı 40 yıllık çalışması “Kara Kam Türk Bitiği (Türk Destanı)” adıyla kitaplaştı. Kara Kam’ın Türk Bitiği, Prof. Dr. Ercilasun’un kaynak olarak millî destanımızın kök ve dallarından beslenen bir dil uzluğuyla kurgulanmış çağdaş bir eseri. Destan, Orhun Anıtlarından yüz elli yıl öncesinin dilinin Türkçe kökenli söz varlığının Köktürk dönemi metin, ses ve biçim bilgisine göre düzenlenmiş özgün bir dillendirilişi ve bu özgün metnin ölçünlü Türkiye Türkçesine birtakım yeni yaratımlarla aktarılışından oluşmakta.
Evrenin ve insanın yaratılışından Ergenekon’dan çıkışa dek hikâyemizi dillendiren, ömrünün kırk yılını alıp 3631 dizelik muazzam bir Türk destanına dönüşen anıt eserinin ortaya çıkış öyküsünü Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun şöyle özetliyor:
Kara Kam’la tanışıklığımız 1971 yılına kadar gider. Güz aylarının sarı bir günündeydi. İşte o sarı kara gecesinde Kara Kam’ın beni zorladığını hissetmiştim. Bir yerlerden yol bulmak, bir yerlerden ışık görmek istiyordu. O gece ve sonraki geceler… Yüreğim ve beynimi çok zorladı. Damarlarımda şiddetli bir baskı, kalbimde derin bir ürperiş duyduğum çok oldu. Zaman zaman hücrelerimin tırmalandığını da hissediyordum. Fakat ne o bana ulaşabildi ne ben ona ulaşabildim. Uzun yıllar beni zorlamadı. Sonra Türk destanı üzerinde düşünmeye başladığım yıllara adım attım. 1987, 1988 yıllarına. Reşideddin, Ebülgazi Bahadır Han ve Dede Korkut’u birlikte düşündüğüm yıllardı. Oğuz Kağan Destanı’ndan Dede Korkut’a yol bulduğum yıllar. Destan ve masal diyordum; edebî türlerin padişahı bunlar olmalı. İnsanlık tarihinin bilinmedik dehlizlerinde ne roman ne hikâye; sadece destan ve masal vardı. “Açıl susam açıl,” diyordu masal kahramanı ve taştan kapılar açılıveriyordu. Kahramanla birlikte biz de mağaralardan içeri süzülüveriyorduk.
1988 kışının ürpertici ve beyaz bir gecesinde Kara Kam’ın bana ulaştığını zannettim. Bu belki bir vehim, belki de bir düştü. Belki de Kara Kam’ın yeni bir yoklayışı. Kara Kam birçok defa başka zamanları ziyaret etmiş olmalıydı. İşte şimdi de beni zorluyordu. Damarlarımda basınç, beynimde zonklama olmuştu. Kara Kam yeniden başka bir zamana yol bulmuştu. Göktürkçe söylüyordu; belki de altıncı yüzyılın Göktürkçesiyle…
Destan metnini Türklerin türeyiş efsanelerine; Oğuz Kağan Destanı’na, Ergenekon Destanı’na, Çin kaynaklarında Motun (Mete) için anlatılanlara dayanarak ben kurguladım. Destan, evrenin ve insanın yaratılışından başlıyor, Ergenekon’dan çıkışla sona eriyor. Elbette eski kaynaklarda olmayan, tamamen benim kurguladığım birçok yer de var.
Destanı, benim tasarladığım Kara Kam adlı bir kam (şaman) anlatıyor. Kara Kam olağanüstü özelliklere sahiptir. Zamanlar ve mekânlar üstüdür, çeşitli donlara (kılıklara) girer. İşte bu Kara Kam, İstemi Kağan, Bizans elçisini kabul ettiği sırada gökten gelerek destanı anlatmaya başlar. İstemi, adamları, Bizans elçisi, kara bodun da destanı dinler. 1450 yıl önce İstemi Kağan’a ve çevresindekilere Türk destanını anlatan Kara Kam’ın, bugünün Türklerine de aynı destanı anlatmasını istedim. Daha başka ne diyebilirim ki…
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
++++++++
Azerbaycan’ın önemli siyasetçilerinden, emekli albay, hukuk bilimleri felsefe doktoru Prof. Cahangir Hüseyn Afşar, “Yeni Karabağname / Karabağ Azerbaycandır” adlı kitabıyla Karabağ tarihine ışık tutuyor. Kitaba önsöz yazan kalemler arasında bulunan Prof. Dr. Bingür Sönmez, yazar ve bu çalışması hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
Bir kalp cerrahı olarak söylüyorum, Azerbaycan-Türkiye, iki bedende bir candır! bir yürektir! Azerbaycan bugünkü devlet gücüne sahip olduysa bu kitabın yazarı gibi büyük vatanseverlerin katkısı vardır. Böylesi insanlar vatanlarına sıdkı yürekten bağlıdır, cesurdur, canlarını ortaya koymaktan çekinmezler.
Üstadımız, Nadir Şah’ın soy kökünden gelen bir insandır. Bu konuda da bir eseri vardır. O, ömrünü ülkesine adamıştır. Ülke sorunlarına kayıtsız kalamaz, medyada sürekli düşüncelerini, önerilerini, tavsiyelerini paylaşır. Bununla da yetinmez, arşivlerde çalışır, dünyanın her yerinden kaynak kitapları getirtir, üzerinde çalışmalarını yapar, bilgileri karşılaştırır. Ezcümle, sıkı bir araştırmacıdır. Son eseri “Yeni Karabağname / Karabağ Azerbaycandır” da böyle uzun ve titiz bir çalışmanın ürünüdür.”
Kitapta; Alban-Aran devletinden başlayıp, Karabağ’ın kadim, orta yüzyıllar tarihine, beylerbeylik ve hanlıklar dönemine, 1. ve 2. Karabağ Vatan savaşına, Zafer bildirgesine, Karabağ’ın yakın tarihine, bu kadim diyarın halkımızın edebiyatında, kültüründe, sanatındaki yerine, ülkemizde ve onun sınırlarının dışında süregelen toplumsal ve siyasal süreçler bağlamında araştırmalara yer veriliyor. Bunların yanı sıra, Ermeni yazarların toprak iddialarını, işgal siyasetini, terör eylemlerini çok sayıda belge, bulgu, bilgi ve kanıtlarla ifşa eden Prof. Cahangir Hüseyn Afşar kitapta Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Birleşmiş Milletler Teşkilatının 76’ncı toplantısındaki konuşmasına da yer veriyor. Kitabın sonunda Prof. Cahangir Hüseyn Afşar’ın Azerbaycan ve Ermeni halklarına ‘barışa çağrı’ bildirisi bulunuyor.
Bilgeoğuz Yayınları Tel:(0212) 527 33 65
***
Doğuşu güneş batışı ihtişam
Tacik yazarlar Ato Hamdam ve Leonid Çigrin kaleme aldıkları, “Bir Gurûb İhtişamıyla Enver Paşa” adlı roman ile Enver Paşa hakkında geçmiş yılların özel şartlarından kaynaklanan uydurmaları temizleyip gerçekleri tarihe not düşmeyi amaçlıyor. Otuz yıl boyunca sıradışı bir kişilik ve hayata sahip olan Enver Paşa ile ilgili bilgi toplayan Hamdam ve Çigrin, Rus arşivlerinden fazlasıyla yararlandı. SSCB Devrim Müzesi’ndeki arşivlenmiş belgelere ulaştı. Enver Paşa’yı karalama veya yüceltme gibi bir amaçları yoktu. Kaleme aldıkları romanda; kendisine büyük bir hedef koyan ancak çeşitli sebeplerle ona erişmeyi başaramayan bir kahraman askerin hayatındaki trajediyi objektif olarak göstermeye giriştilerini belirten yazarlar Enver Paşa hakkında dikkat çeken şu değerlendirmeyi yapıyor:
“İdealleri olan romantik bir şahsiyetti. Onun için hiçbir zaman şahsi zenginliğe heves etmedi. Ölümünden sonra Paşa’ya ait yalnızca bir kaç fotoğraf, mektup ve evrak bulunurken ona ait tek bir altın veya mücevhere rastlanmamıştır.”
Cenova Yayınları Tel:(0530) 223 28 28
***
Türklerde şehir kavramı üzerine yapılan çalışmaların azlığının nedenlerinden biri, Türklerin “göçebe” bir topluluk olduğu yanılgısına dayandırılabilir. Hâlbuki Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın adlandırmasıyla “mevsimlik hayat” yaşayan Türklerin “yerleşme”leri incelendikçe şehirleşme süreci bağlamında ortaya çıkan veriler birçok farklı konuyu da gündeme getirip tartışmaya açabilmektedir. Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın “Türkler ve Şehirleri” adlı kitabı özellikle genç araştırıcıların belirli bir istikamet ve çalışma alanı bulmasına kapı aralayacak nitelikte bir eser.
POST Yayınevi Tel:(0212) 512 70 20
***
KÜTÜPHANEMDEN
Türk Birliği ve yeni Turan’ı kurmak için
Bu hafta sizlere tanıtmak istediğim kitap, başarılı tıp doktorluğunun yanı sıra Türk tarih, kültür ve medeniyetine dair değerli eserlere imza atan Dr. Akif Poroy’un kaleminden bir çalışma: “Türklüğün Yeni Ülküsü”…