İstanbul’da tıpkı her gün olduğu gibi yine telaşlı bir gün daha başlamıştı. Feriha Bal, annesi Samiye Bal’ı da yanına alarak Sirkeci’deki Neyyir Han’a gitti. Ancak sadece dakikalar sonra korkunç bir patlama oldu, her yer kan gölüne dönmüştü. Enkazdan çıkan iki alyans ve 31 yıl sonra gelen bir telefon ise olayın sırrını çözdü.
Milliyetten Zeynep Dilara Akyürek’in derlediği özel dosya haber :
– İstanbul’un en işlek noktalarından Sirkeci’de güneşin doğmasıyla birlikte teker teker bütün dükkanlar açılmış, alışveriş için bölgeye akın eden müşterilerle birlikte her zaman olduğu gibi yine telaşlı bir güne başlanmıştı. Ancak bu telaş kısa bir zaman içinde yerini büyük bir paniğe ve korkuya bıraktı. Meserret Oteli’nin tam karşısındaki Neyyir Han’da yaşanacak olaylar uzun bir süre hafızalardan silinemedi. Büyük bir patlamayla sarsılacak olan bu işlek caddedeki binalar enkaza dönüştü, sadece İstanbul’u değil tüm Türkiye’yi şoke eden olaya dair birçok iddia ortaya atıldı. Ancak bu iddialardan hiçbiri gerçeği yansıtmadı, kafalardaki soru işaretleri ise olaydan 31 yıl sonra gelen bir itirafla aydınlandı.
Takvimler 6 Ocak 1959’u gösteriyordu. Neyyir Han’da sabahın erken saatlerinde meydana gelen patlama çevrede büyük bir korku ve paniğe yol açmış, dükkanları ziyaret etme amacıyla bölgede olan vatandaşlar büyük bir facianın göbeğinde olduklarını henüz fark edememişti. İşlek cadde sadece birkaç saniye içinde neredeyse yerle bir olmuş, toz dumandan ötürü adeta göz gözü göremiyordu. Güçlü patlama yüzünden bölgedeki Yeni Viyana Oteli, Üniversite Kitabevi ile Doğu ve Öztürk matbaaları birer enkaz haline gelmişti. Üstelik Tan Matbaası’nın da yıkılmak üzere olduğu bilgileri geliyordu. Neyyir Han’ın tam karşısındaki Meserret Oteli’nde bir yangın başlamış ve bu yangın kısa zaman içerisinde yan binalara da sıçramıştı. Sirkeci o anda adeta cehennemi yaşıyordu.
6 Ocak tarihinden önce de adı sık sık olaylarla gündeme gelen Tan Matbaası da patlamadan sağ çıkamayan binalardan birine dönüşmüş, Sirkeci’de birçok popüler binanın yıkılmış olması ve tam 38 kişinin hayatını kaybetmesi herkesi büyük bir şoka sürüklemişti. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes de hemen olay yerine intikal etmişti. Olayın kısa zaman içerisinde duyulmasıyla birlikte herkes “Patlamanın sebebi ne?” sorusunu sormaya başlamıştı. Ancak bu sorunun cevabını vermek sanılanın aksine oldukça güçtü. Bir yandan patlamanın sebebi araştırılırken diğer yandan da birçok komplo teorisi ortaya atılıyordu.
DÜKKANDA 300 KİLO DİNAMİT VARDI
Sirkeci’deki patlamaya dair ilk şüpheler Neyyir Han’ın alt katındaki ecza deposu üzerine yoğunlaşmıştı. O dönem ısınma ihtiyacı için yaygın olarak kullanılan kalorifer kazanları herkesin dikkatini çekmişti. Ertesi gün sis perdesini aralandıracak önemli ipuçlarına ulaşıldı. Hanın ikinci katında, bir maden işletmesine ait yazıhanede dinamit fitillerine rastlandı. Ulaşılan tüm deliller değerlendirildiğinde patlamanın bu dükkandaki 300 kilo dinamitten kaynaklandığı çözüldü. Ancak dinamitlerin patlama nedeni hâlâ bilinmiyordu.
Sirkeci’deki patlama esnasında şair Sezai Karakoç da orada bulunuyordu. Şans eseri ölümden dönen şair, duygularını olay sonrasında yazdığı bir şiirle ölümsüzleştirdi. Sirkeci’deki facia şair Karakoç’a ‘Ben Kandan Elbise Giydim Hiç Değiştirsinler İstemezdim’ adlı şiiri yazdırdı.
ALYANSLAR ENKAZDA BULUNDU
Patlamanın sebebine dair araştırmalar sürerken bazı isimler de dikkatleri üzerine çekmişti. Mustafa Atik ve Tahsin Bal da bu isimler arasındaydı. Yazıhanesinde dinamit fitillerine rastlanan maden şirketinin ortaklarından Mustafa Atik’in eşi Melek Atik, patlamanın olduğu sabah 09.30’da kocasının evden çıktığı yönünde bir ifade vermişti. Maden şirketinin katibi Tahsin Bal’a da patlamanın hemen ardından Bayrampaşa’daki evinde ulaşılmıştı. Tahsin Bal, olayın meydana geldiği sabah 10.00 sularında telgraf çekmek için yazıhaneden çıkmış ve şans eseri patlamadan kurtulmuştu. Bal’ın verdiği ifadede büroda tahta bir sandık içinde 300 kilo kadar dinamit ve bolca fitil olduğunu belirtmesi de herkesin dikkatini çekmişti.
Olayın perde arkasını araştıran ekipler, aramalar sırasında enkazda iki adet alyans buldu. Bu alyansların kimlere ait olduğunu araştıran uzmanlar, ‘F. Atik’ ve ‘M. Atik’ yazan alyanslardan yola çıkarak Mustafa Atik’in, eski katibesi Feriha Bal ile nişan yaptığını ortaya çıkardı. Patlamanın ve 38 kişinin ölüm sebebinin aslında bir aşk hikâyesi yüzünden gerçekleştiği yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Daha sonra ortaya çıkan bilgilerle Mustafa Atik’in, Feriha Bal ile aşk yaşamaya başlayınca kadını bürodan uzaklaştırdığı, yerine kadının ağabeyi Tahsin Bal’ı işe aldığı ortaya çıktı. Ayrıca Atik’in bir türlü gerçekleşmeyen bir evlilik vaadi olduğu da detaylı araştırmalarla ortaya çıkarıldı.
TEK SEVGİLİSİ FERİHA BAL DEĞİLDİ
Feriha Bal ve Mustafa Atik arasındaki yakınlık kurcalandıkça ortaya çıkan detaylar da giderek çarpıcı bir hale evriliyordu. Bunlardan biri de Feriha Bal ve annesi arasında geçen diyaloglardı. Olay sabahı Feriha Bal’ın annesi Samiye Bal, kızına, “Kalk bakalım, seninle Mustafa Bey’e gidelim de şu evlenme işini konuşalım” diyerek yazıhaneye gitmeye karar verdi. Feriha Bal’ın ağabeyi Tahsin Bal’ın ifadesine göre ise annesi ile kız kardeşi yazıhaneye gelince Mustafa Atik, kendisini telgraf çekmesi için postaneye göndermişti. Patlama tam da Mustafa Atik, nişanlısı Feriha Bal ve annesi Samiye Bal yazıhanedeyken gerçekleşti. Üçü de hayatını kaybettiği için o gün orada konuşulanlar hiçbir zaman ortaya çıkamadı. Mustafa Atik’in Feriha Bal’la ilişkisinden İzmir’deki ortağı Fehmi Moralı da haberdardı. Üstelik daha da çarpıcı olan Atik’in Feriha Bal dışında bir başka sevgilisi daha olmasıydı. Mustafa Atik’in İzmir’deki ortağı Fehmi Moralı, dinamitlerin yazıhanede değil koridorda durduğunu da ısrarla belirtmişti.
Moralı’ya göre suçlu Mustafa Atik olabilirdi. Ancak en dikkat çekici detaylardan biri de patlama sırasında yazıhanede olmadığı için kurtulan Tahsin Bal’ın enkaz haline gelen binaya kardeşi ve annesi için geri dönmemesi oldu. Tahsin Bal, ne kız kardeşini ne de annesini aramak için neredeyse hiçbir çaba sarf etmedi.
Tahsin Bal’la ilgili şaşırtan bir detay daha vardı. Sirkeci’deki patlamadan tam 5 yıl sonra, 21 Ağustos 1964 gecesi Kuledibi’ndeki çarşıda büyük bir yangın çıktı. Sadece çarşı değil, civardaki 14 apartman da kül oldu. Yangın ihbarını Beyazıt Kulesi yaptı. Oysa çarşının bir bekçisi ve bu bekçinin de tam üç telefonu vardı. Buna rağmen bekçi yangınla ilgili itfaiyeye haber vermemişti. Üstelik bu bekçi aslında tanıdık bir isimdi. Yıllarca Sirkeci’deki patlamada kilit isim olduğu konuşulan Tahsin Bal, o gece Kuledibi’ndeki büyük yangın çıktığı çarşıda bekçilik yapıyordu.
31 YIL SONRA TEK TEK İTİRAF ETTİ
Tahsin Bal, yıllar içinde Sirkeci’deki patlamanın kilit isimlerinden biri olarak görülse de hiçbir zaman olayla ilgili suçlanmadı. Hukuki açıdan ‘zaman aşımı’ olarak sayılacak süre boyunca suçluluğu ispatlanamadığı için yargılanması söz konusu değildi. Fakat patlamadan tam 31 yıl sonra itiraflarda bulunan Tahsin Bal, söyledikleriyle Sirkeci’deki patlamaya dair tüm soru işaretlerini de tek tek gidermiş oldu. Tahsin Bal ile görüşen muhabir Sedef Şenkal ile Süleyman Arat, tarihe ışık tutacak şu cümleleri kayıt altına aldı:
“Tahsin Bal, ‘Bu sırla yaşayarak hayatımı mahvettim. Ölen insanlar gözümün önünden gitmiyor. Hiç değilse huzur içinde öleyim’ diyor ve Sirkeci’deki patlamayla ilgili itiraflarını sıralıyordu. Anlattığına göre kardeşi Feriha’nın, patronu Mustafa Atik’le ilişkisine kızmıştı. ‘Bulduğum çöpleri dinamitlerin üzerine yerleştirerek ateşe verdim ve hemen oradan çıktım. Küçük bir patlama olacağını zannediyordum ama onca insan öldü.”
Tahsin Bal’ın 20 Aralık 1990’da gelen bu itirafından sonra Sirkeci’deki olay aydınlandı ve Bal yargılanmaktan ‘zaman aşımı’ ile kurtuldu. Tüm Türkiye’yi şoka sürükleyen, tam 38 kişinin hayatını kaybettiği film gibi facia işte böyle açığa çıkmış oldu.