T24’ün özel haberine göre, 3 Cisim Problemi’nin yıldızları, uzaylılar İngiltere de iktidarda ..
Kabul edin, bu hafta gerçeklerden biraz uzaklaşmaya en çok ihtiyacımız olan haftalardan biri. Pazar akşamı açıklanacak sonuçların anksiyetesi arşa çıkmışken bizi yine sinema ve dizi dünyasına kaçış kurtarıyor. Neyse ki tam da bu duruma uygun olan 3 Body Problem (3 Cisim Problemi) Netflix’te gösterime girdi ve kafamızı kurcalamak için mükemmel bir senaryo sundu. Bu vesile ile dizinin oyuncuları ile sohbet ettik
Liu Cixin, fizik konusunda yüksek düzeyde bilgisi olan bir mühendis. 3 Body Problem ise kuantum mekaniği hakkında bir hikâye ve gelecekte geçen bir yıldızlar arası varoluş krizinin insanları nasıl etkileyebileceğini ele alıyor. Kurgusal evreninde, bir uzaylı türünün Dünya’daki insanlarla etkileşimde bulunma ve onları etkileme çabalarını izliyoruz. Başarılı bir bilim kurgu ama aynı zamanda iyi işlenmiş insan portreleri diyebiliriz bu dizi için.
3 Body Problem’in yayınlanmasının akabinde, internet fizik teorileri ile ve dizideki bilimsel noktaları açıklayan makalelerle doldu taştı. “3 Cisim Problemi” gerçekten de insanlar yerçekimini ve nasıl işlediğini, 300 yıl önce Newton’un temel hareket yasalarını anlatması ve matematikçiler ile fizikçilerin bunları anlamaya başladıkları günden beri var olan bir sorun. Özetle şöyle açıklanıyor: “Dünya, güneş ve ay arasındaki etkileşim örneğinde olduğu gibi, yerçekimi kaynağına sahip üç gezegen, üç yıldız veya üç uydu kombinasyonun dış kuvvetlerin mevcut olmadığı kapalı bir sistemdeki konum ve momentum değerlerini verecek bir çözüme ulaşmanın çözülemeyen matematiğinin adı.” Doğrusu bu bile kafa karıştırmaya yeterli ve diziyi izlerken kafanızın daha çok karışmasına hazır olmalısınız. Ya da fizik ve matematik ile ilgili iseniz oldukça keyif almanız da mümkün.
Dizinin Game of Thrones ve başka ünlü yapımlardan tanıdığımız isimleri sadece yönetmenler ile sınırlı değil. Yine Game of Thrones’dan hatırlayacağınız usta oyuncu Liam Cunningham (Merlin severler de hatırlayacaktır), Netflix’in en başarılı orijinal filmlerinden biri olan The Two Popes başta olmak üzere The Crown, Game of Thrones ve yüzlerce başarılı yapımda oyunculuğun gücünü gösteren Jonathan Pryce, benim gibi Marvel evrenini sevenlerin yakından tanıdığı Benedict Wong dizide bizi yine hayal kırıklığına uğratmayan isimler. Önemli rollerden birini canlandıran Zine Tseng ise ileride mutlaka adını çok duyacağımız bir isim. Bu isimlerin tamamı ile T24’e özel olarak Zoom üzerinden sohbet ettik ve diziyi konuştuk.
Jonathan Pryce: Aslında bilim kurgu sevmiyorum
Jonathan Pryce, röportaj yapması zor oyunculardan biriymiş, 3 Body Problem ile bunu öğrenmiş. Zor çünkü sürekli espri yapıyor ve esprilerini öyle bir ciddiyetle yapıyor ki inanıp inanmamak arasında kalıyor insan!
– İşlerinizin büyük bir hayranıyım ve bu defa sizi bambaşka rolde izlemek çok heyecan vericiydi. Nasıl dahil oldunuz projeye?
– Tamam o zaman şöyle sorayım: Bu dizide yer almayı sizin için çekici kılan neydi?
Sanırım daha önce Game of Thrones dizisinde birlikte çalıştığım Dan ve David’le yeniden çalışmaktı çekici olan. Zaten iletişimimiz kesilmemişti. Sürekli mailleşiyorduk. Bir noktada ben onlara yeni projelerinin ne olacağını soran bir mail attım, “Bilim kurgu” diye cevap verdiler, İçimden “Üff” dedim, tekrar cevap bile yazmadım çünkü hiç sevmem bilim kurgu! Yaklaşık dört hafta sonra yeniden yazdılar ve “Sanırım söyleyecek başka bir şey yok” dediler. Ben orada biter sanmıştım ama yine yazdılar ve projedeki “Mike Evans” rolünden bahsettiler. Bana senaryoyu gönderdiler. Ekranda gördüğünüz kadar karışık bir senaryoydu. İlk sayfaların neredeyse tamamı Mandarin dilindeydi. “Aman Tanrım, bu dünyaya nasıl gireceğim?” diye düşünmeye başladım ama Mike Evans ile ilgili en güzel şey şu; Mike Evans bu büyük resmin iinde kendine ait bir dünya yaratıyor. Ve bu karakteri çok ilgi çekici, etkileyici buldum. Yani, geçmişte çok fazla güçlü adam rolü canlandırdım. Ama Mike Evans’ta farklı olan kendi dünyasını, kendi toplumunu yaratmasıydı. Çevre konusunda çalıştığı bir geçmişi varken başka yöne sapıyor ve multi milyarder bir petrol zengini oluyor. Yani sorunun cevabına gelirsek, bu olağanüstü hikâye ve Dan ve David ile yeniden çalışma fikri çok cezbediciydi.
– Uzaylılara inanıyor musunuz?
Uzaylılara mı? Evet, bizim ülkede, İngiltere’de hükümetteler şu anda. Her gün onlarla iletişime geçmeye ve dünya için faydalı işler yapmaları için sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Direniyorlar ama sonunda yapacaklar.
– Benden selam söyleyin kendilerine. Peki, bir bilim kurgudan bahsediyoruz ama tıpkı Mike Evans’ta olduğu gibi aslında karakterlerin hikâyeleri, insanların belli durumlarda verdikleri tepkiler gibi temalar öne çıkıyor dizide. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bence bu hikâyeyi değerli kılan da bu. İzlediğimde şaşırdım doğrusu. 8 bölümü izleyince şaşırdım. Tabii Mike Evans kendi dünyasında olduğu için diğer karakterlerle çok iletişimim olmadı. O nedenle bu hikâyenin aslında 5 farklı bilim adamının gözünden anlatılması beni şaşırttı. Bu insanların hikâyelerine odaklanıyorsunuz ve birinin aşk hikâyesi, birinin sağlık hikâyesi çıkıyor karşınıza. Yani sıra dışı bir olayı sıradan insanların gözünden izliyoruz. Bu değer katıyor işte çünkü seyirciyi içine alıyor.
– Uzaylı istilasını anlatan yüzlerce yapım izledik. 3 Body Problem’ı farklı kılan bu anlatım mı?
Eğer yüzlerce uzaylı istilası yapımı izlediysen, benden yüzlerce fazlasını izlemişsin demektir. Çünkü ben böyle yapımları izlememek için direniyorum. Hiç ilgim yok bu tarza karşı. Ama evet, farkı çok insani açıdan yaklaşması. Bir de “uzaylı” dediğimiz canlıları görmüyorsunuz. Yani tuhaf yaratıklar yok. Bununla ilgili canlandırma ve olası tehdit izleyicinin hayal gücüne bırakılıyor. Ben, burada konunun uzaylının vücut bulmasından ziyade toplum için ne ifade ettiği olduğunu düşünüyorum.
– Dizinin prömiyerinde, kırmızı halı röportajlarından birinde bunun son rolün olduğunu söyledin. Doğru mu bu yoksa espri mi yapıyordun?
Son olduğunu mu söyledim? Umarım son değildir! Hemen şimdi menajerimi arıyorum.
Zine Tseng ve Jess Hong: Cool ve hepsi birbirinden farklı bir ekip
Genç oyuncu Zine Tseng ile bu dizi sonrasında sık sık karşılaşmaya, ödül törenlerinde stilini takip etmeye, başarılı rollerde izlemeye hazır olun. Jess Hong da henüz yolun başında olsa da rüştünü ispatlamış bir isim ve bu dizi ile adını iyice sağlamlaştırdığı kesin.
– Dizi kitabın kompleks yapısını ekrana taşıyabiliyor mu?
Zine Tseng: Çok başarılı bir adaptasyon. Hatta kitabın dünyasının ötesine geçecek kadar iyi. Kitap çoğunlukla Çin’de geçerken dizi daha uluslararası ve gerçek bilim ile bilim kurgu arasında bir dengesi var.
Dizide gördüğümüz bilimsel teori ve bilgilerin ne kadarı gerçek?
Z.T.: Çoğunluğu sanırım. Yani ortada bir teori var zaten. Ama kitabın yazarının da bir bilim insanı olduğunu unutmamak gerekli. Yani yine de bir kurgudan bahsediyoruz.
– Dünya dışı ortamlardaki hayata inanıyor musunuz?
Z.T. Kesinlikle. Bizim hissedebileceğimiz bir hayat formu değil belki ama orada bir yerlerde bir şeyler var bence.
Jess Hong: Bence de!
J- ess, senin canlandırdığın karakterin dizide bir nevi kilit nokta görevi var. Bunu göze alarak karakterini canlandırırken nelere dikkat ettin?
J.H.: Çok şanslıyım ki Dan, David ve Alex, harika bir ekip oluşturmada gerçekten başarılılar. Amaçları, hikâyenin duygusal çekirdeğini oluşturacak çeşitli insanları bir araya getirmekti. Ancak bu insanların çekim yaparken 9 ay boyunca takılacak kadar cool bir grup olmaları gerekiyordu. Herkes çok cool, ama kişilikler ve geçmişler açısından herkes birbirinden farklı. Bunu söylerken, birbirimizle tanıştığımız andan itibaren bir kimya olduğunu hissettiğimi de söylemeliyim. Hepimiz ilk kez bir masa okumasında bir araya geldik ve o kimya hemen yakalandı. COVID zamanıydı, bu yüzden sosyal mesafe kurallarına uyuyorduk ama en azından aynı odada olabiliyorduk. O zamanlardan itibaren gerçekten çılgın bir grup oluşturduğumuz belliydi. Dolayısıyla, “motor” denip çekimler başladığında deli bir enerji vardı. Hepimiz biraz deliydik, en iyi şekilde tabii ki.
– Karakterlerinizin, dizinin genel anlatısına nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsunuz?
Z.T. Çok temel karakterler bence, öyle değil mi? hikâyeyi başlatan karakterler. Ben grubun geri kalanından ayrı olsam da Jess sayesinde ilişkilendiriliyorum grupla. Çünkü bana sette hikâyeler anlatıyordu, birlikte epey takıldık.
J.H. Evet öyle. Jin Chung, gruba çok büyük bir boyut getiriyor, ayrıca son derece yetenekli ve hırslı kadın karakterlerden biri. Dolayısıyla, önüne çıkan herhangi bir problemi çözmek için ileriye doğru sürükleyici bir güce sahip. Bir şeye gözlerini diktiği anda, onu çözmeye çalışır. Ve bu, hikâyedeki birçok ivmeyi taşımaya yardımcı oluyor diye düşünüyorum. Ama evet, aynı zamanda çok empatik ve arkadaşlarını çok seviyor.
– Çekimlerde sizi özellikle zorlayan sahneler oldu mu?
J.H. Oh, birçok sahnenin zor olduğunu söyleyebilirim. Özellikle senin için Zine…
Z.T. Evet, ama daha çok çevresel zorluklar. Evet, çünkü sürekli olarak soğukta, çamurda, ormanda, sürekli kirli bir haldeydim.
J.H. Evet, çok kir içindeydin! Bazı sahnelerde daha önce denemediğim özel efektler kullanılıyordu ve o da bir çeşit zorluktu. Ama aslında en büyük zorluk, günün sonunda en büyük ödül oldu. Çünkü benim için herhangi bir zorluğun üstesinden geldiğimde harika hissediyorum.
– Son sorum biraz daha genel. Dizideki neredeyse tüm karakter vicdani sorgulamalara, ahlaki ikilemlere maruz kalıyor. Bu duruma nasıl yaklaştınız kendi karakterlerinizde?
J.H. Tüm insanlar gibi… Büyürken, yetişkin olduğunda yani, verdiğin kararların doğruluğunu hep sorguluyorsun. Sürekli olarak, şu an sahip olduğum değerlerin ileride benim için hâlâ iyi olup olmadığını veya belki de kendi zihnimizi başka bir şeye açarak başka bir şeye yönelmem gerektiğini düşündüğümüz bu yol ayrımlarına giriyoruz gibi hissediyorum. Herkesin, kararsız kaldığı bir karar vermesi gereken bu iç mücadeleleri olduğunu düşünüyorum, hatta sadece öğle yemeği siparişi vermek bile zor benim için, biliyor musunuz, ne yiyeceğime karar vermek için yarım saatim gitti.
Liam Cunningham & Benedict Wong: Uzaylılarla iletişim kurmaya hazır mıyız?
İki efsane isim! Haklarında hiçbir şey yazmaya gerek yok, buyrun sohbete.
– Genel bir soru ile başlayacağım ama bu adaptasyonun bir parçası olmakla ilgili ne hissediyorsunuz?
Liam Cunningham: Bu çok çılgınca, devasa bir iş, öyle değil mi?
Benedict Wong: Evet, olağanüstü bir yapım.
L.C.: Büyüklüğü akıl almaz. O kadar büyük ki 3 yapımcı gerekiyor. Muazzam bir oyuncu ekibimiz, kamera arkasında aynı muazzamlıkta ekibiz vardı. Game of Thrones ekibi, ailesi. Bu zorlu hikâyenin parçası olmak güzeldi.
B.W.: Evet, kapsamı delice. hikâye daha çok 60’larda başlıyor ve eğer hikâyenin tamamına kadar gidersek, zamanın sonuna kadar sürecek. Dolayısıyla, dizi yöneticileri ve yazarlar kendileri için hiç kolay bir iş seçmemişler. Daha basit bir şey yapmak çok daha kolay olurdu. Ama onlar bu zorluğun üstesinden geldiler ve bizi bu yolculuğa dahil ettiler ve biz de bundan çok, çok mutluyuz.
– Uzayda yaşama inanıyor musunuz?
B.W.: Bence uzayda bir tür yaşam var, sence de öyle değil mi?
L.C.: Ben istatistiksel olarak düşündüğümde, sadece kendi galaksimizdeki yıldız miktarı bile düşünülünce, James Webb teleskobundan görebildiğimiz iki trilyon galaksiyi hesaba katmıyorum bile, düşünmek için oldukça narsistik olurdu ki biz, gezegen üzerinde tek yaşam formuyuz. Evrenin içinde ise sadece zeki yaşam formları biz olabilir miyiz, bu henüz bilmiyoruz.
B.W.: Ve ayrıca, gerçekten temas kurmaya hazır mıyız?
– Hiç sanmıyorum!
B.W.: Kesinlikle. Önce kendi evimizi düzene sokmalıyız.
L.C.: Katılıyorum. Eğer insanlığa bulutların arasından bakan bir uzaylı olsaydım, bir sonraki gezegene geçerdim. Kendimizle bile başa çıkamıyoruz, başka bir uzaylıyı düşünmeye bile gerek yok. Bu gezegendeki kısa zamanımızı şu anda olduğumuzdan çok daha ciddiye almamız gerekiyor.
B.W.: İnsanlık…
– Liam, karakteriniz hikâyede önemli bir rol oynuyor. Kararları hikâye için önem taşıyor. Bu karakter için nasıl hazırlandınız?
L.C.: İş bitirici bir karakter. Zor kararlar onun için çok kolay. Eğer Dasha ve Wade düşmanınız olursa, çok ciddi sorunlar yaşarsınız. Doğru insanları bulmak önemli, Oxford Beşi olarak adlandırdığımız, bu harika aktörler tarafından canlandırılan çok akıllı, harika insanlar da doğru insanlar. Ve hikâyemiz, onlara, insan tarafına odaklanıyor. Ancak, büyük resme bakıldığında, temelde insanlığı kurtarmaya çalışmak için bir araya gelmek zorundayız. Dolayısıyla, hikâye uzun soluklu anlatım için harika katmanlarla dolu. İzlemek gerçekten keyifli.
– Dediğiniz gibi, insan hikâyeleri var aslında. Bu hikâyelerden size kalan ne?
L.C.: İnsan hikâyeleri olmadan drama olmaz. Biz, toplu halde yaşayan hayvanlarız. İnsanların mutluluk durumu bizi etkilediği için, diğer insanlarla ilgileniyoruz ve bu nedenle aşk hikâyeleri veya savaşlardaki insanlar gibi güzel şeylere sahibiz çünkü empati kuruyoruz ve hikâyelerimizde bu insanları ve başlarına gelenleri takip etmek istiyoruz. Eğlencenin, hikâyelerimizin temelinde yatan şey budur diye düşünüyorum.
Kaynak: T24