Çocuk kelimesi Latince “suskun, dilsiz, konuşamayan” gibi anlamlara gelen “infans” kelimesinden gelmektedir. Çocuk kelimesi ve çocuğa yüklenen anlam zamana ve toplumlara göre her daim değişiklik göstermişse de en geniş kabul gördüğü anlamıyla tanımlanması 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile olmuştur. Sözleşmede, çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşlarda reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılmaktadır.
Çocuk haklarının önemi ve hukuki boyutuna ilişkin, sürekli yayın ve konferanslarda hassas konuyu ele alan avukat Merve Talo’yla konuşurken, bilgi paylaşımında hukuki açıdan şöyle anlatıyor.
Bu sözleşme en çok ülke tarafından ve en hızlı şekilde imzalanan insan hakları sözleşmesi olup çocuklar için evrensel insan hakları standartlarını benimsemiştir. Bu nedenle tüm dünyada her yıl 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Ancak sözleşme, standart belirleme usulündeki bu başarısını, standartların hayata geçirilmesi konusunda aradan geçen 30 yılı aşkın süreye rağmen sağlayamamıştır.
Sözleşme; ayrım gözetmeme ve çocuğun üstün yararı ilkeleri çerçevesinde çocukların “yaşama hakkını”, “eksiksiz biçimde gelişme hakkını”, “zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkını”, “aile, kültür ve sosyal yaşama tam olarak katılma haklarını” güvence altına alır.
Ancak gerek ülkemizde gerekse de tüm dünyada çocukların pek çok yönden hak ihlali ve istismar ile karşılaştığını görmekteyiz. Savaş, göç, açlık, çocuk işçiliği, çocuğun cinsel, duygusal, fiziksel olarak istismar edilmesi, eğitim ve sağlık imkanlarındaki eşitsizlik, teknolojinin bilinçsiz ve sınırsız kullanımı gibi durumlar çocuk haklarının ihlal edilmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte mevzuatın ve kurumların denetiminin yetersizliği, toplumun çocuk hakları ihlalleri ve çocukların istismardan korunması konusunda bilgi eksikliği çocuk istismarını arttırmaktadır.
Çocuk haklarına dair bu kadar geniş kapsamlı bir sözleşmeye rağmen ülkemizde çocuk hakları hakkındaki mevzuatların ve hukuki düzenlemelerinin yetersiz olduğu görülmektedir. Bugün hala çocuklar toplumun istismara en açık ve savunmasız grubunu teşkil etmektedir. Oysa çocuk haklarının ihlalinin ve çocuk istismarının önüne geçilmesi için çocuğun var olduğu her alanda “çocuğun üstün yararının” gözetilerek önleyici ve denetleyici hukuki düzenlemelerin yapılması, uygulanması, toplumun, ailelerin, çocukların, öğretmenlerin çocuk istismarı ve çocuk hakları konularında bilinçlenmesi çocuk haklarının tam anlamıyla korunabilmesi için oldukça önemlidir.
Çocuk haklarının hatırlandığı bu günde tüm dünya çocuklarının yasal düzenlemelerle korunduğu, bu düzenlemelerin uygulandığı, toplumun çocuk hakları konusunda bilinçlendiği, savaş, göç, açlık, maddi imkansızlık, çocuk işçiliği, teknoloji istismarı, pedofili, cinsel istismar gibi nedenlerle çocukların haklarının ihlal ve istismar edilmediği bir dünyanın varlığı için tüm kurum ve kişiler üstün çaba göstermelidir. Unutulmamalıdır ki, çocuk hakları insan haklarının bir parçasıdır ve geleceğin korunması çocuk haklarının korunmasına bağlıdır.
Psikolojik açıdan bakıldığında ise uzman klinik psikolog Naciye Tokaç şöyle dile getiriyor.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmesi ardından her yıl 20 Kasım günü, dünya genelinde çocuk haklarına vurgu yapılan Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Özellikle Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve ortakları tarafından 190 ülkede bu özel günde bireylerde Çocuk Haklarına dair farkındalık oluşturmak amacıyla özel etkinlikler yapılarak kutlanmaktadır. Ülkemizde de bu özel günde farkındalık çalışmaları yapılmaktadır.
Dünyanın her yerinde hangi sebeple olursa olsun en çok hakları çiğnenen, üzülen, hayalleri yıkılan ve biz büyüklerin kendimiz için dizayn ettiğimiz dünyada hayatlarını yaşamaya çalışan çocuklardır. Yaşadığı evde, en koruması gerekenler olan ebeveynlerinin bile istismarına, şiddetine, ihmaline maruz kalması yanında sosyal ortamda, toplumda, okulda ve yaşadığı her yerde acılara en çok çocuklar maruz kalmaktadır.
Çocukların gönüllerince eğlendikleri, oynadıkları ve mutlu bir çocukluk geçirebilmesi, bizim yarınımızın gençleri, yetişkinleri olabilmeleri bizim onların haklarını ne kadar koruduğumuz, yaşam alanlarına ne kadar sahip çıktığımız özellikle de ruh sağlıklarında derin yaralar açılmadan gelişip büyümeleri bizlerin sorumluluğundadır. Yeni doğmuş bir bebeğin yüzünün üzerine düşen bir pamuk parçasının onu travmatize edebildiği düşünüldüğünde çocuğun anlamlandıramadığı ve kavramsallaştıramadığı her şey onun zihinsel, ruhsal gelişimi için önemlidir.
Toplum içinde sıklıkla “çocuktur anlamaz, çocuğu çok şımartmayacaksın, çocuk çocukluğunu bilmeli” gibi daha birçok tutum ve davranış değişikliğine neden olan yetişkin düşünce dünyası hiç farkında olmadan aslında hiç de istemedikleri bir çocuğun yetişmesini sağlamaktadır. Kim ister ki çocuğunun içe kapanık olmasını, atılgan olmamasını, zeki, başarılı olmamasını, kendine güvenmemesini? Tüm bunların olmamasını isteyebilmek için çocuğa kurallar koymadan, seçim yapma hakkı tanıyarak, çocuğun kedisinin özgün bir birey olabilmesine zemin hazırlamak gereklidir.
Toplumsal bir varlık olarak çocuk; geleceğin teminatı ise kimin çocuğu olduğuna bakılmaksızın her çocuğun haklarına sahip çıkmak yetişkin bireyler olan bizlerin görevidir. Çocuk hakları nelerdir denirse; her çocuğun daha iyi eğitim imkanlarına sahip olması, doğal kaynaklara sahip, daha yeşil ve sürdürülebilir dünyayı miras alabilmeleri, zihinsel ve fiziksel sağlıklı olarak, ayrımcılığın olmadığı ve hayallerini gerçekleştirebilmelerine olanak sağlamak diyebiliriz. Çocukların becerilerini, potansiyellerini, yaratıcılığını ve dinamizmlerini ortaya koyabilmelerine olanak sağlamak yine biz yetişkinlerin sorumluluğudur.
Çocukları korunmasız olduğu için daima korumaya çalışmak değil, korunmalarına gerek duymadığımız bir dünya bırakmak bu Çocuk Hakları Gününde edinebileceğimiz farkındalıklar arasında olmalı.
İyi pazarlar.