Bu başlık da nerden çıktı demeyin, kadın dayanışması olarak düşünün anlatmaya çalışacağım.. 2018 seçimlerinde oy kullanmaya gitmeden bir gün önce değerli eşim Ayla hanım ‘’yarın oy kullanmaya gideceğiz. Bu güne kadar hep senin dediğini yaptık ve hep MHP’ye oy verdik bu seferde benim isteğim olsun tek kadın aday olan Meral Akşener’e oy verelim ‘’ dedi. Ben de, “ tabi neden olmasın “ dedim. Pazar günü oyumuzu kullanmaya gittik, oy pusulasını aldım ve eşimi kırmadım, İYİ partiye oy verdim, gözlerim üç hilali aradı tabi ama oy pusulasında olmadığı için içim burkuldu .. İlk kez başka bir partiye oy vermemin hüznü vardı. “Ama olsun dedim orda da arkadaşlarımız var “ diyerek kendimi avutmaya çalıştım.
Geçen gün televizyondan haberleri izlerken, “Angela Merkel’in siyaseti bırakacağını aktif siyasete veda edeceğini “ duyan eşim döndü ve bana dedi ki; “dünyanın en başarılı insanı bence Angela Merkel. Hem de bir kadın ve devam etti; gururlanarak sana boşuna oy verdirmedim . Yakın bir zamanda Meral Akşener de Angela Merkel gibi çok başarılı olacak, kadın iç güdüsüne inan “dedi. “Ne diyeyim İnşallah olur buna kim itiraz eder? bu ülkeye hizmet eden herkesin önünde eğiliriz, peki” dedim.. Meral Hanım Cumhurbaşkanı olunca koruma ordusu olmadan halkıyla beraber aynı lokantada ailesiyle yemek yiyecek mi? Normal bir vatandaş gibi davranacak mı? Kadın iç güdün ne diyor? diye sorunca, “o kadarını bilemem” diye bir cevap aldım. Ve ne demek istediğimi başımdan geçen bir olayı anlatmaya başladım.
“2008 yılında iş için Çekya’nın başkenti Prag’a gitmiştim. Orada yaşayan ve beraber çalıştığımız arkadaşım Cem ile birlikte et lokantasına gittik. İki masa ilerimizde eşiyle yemek yiyen adamı göstererek, o kişinin Çekya Cumhurbaşkanı olduğunu söyledi. Ben tabi şaşırdım, “nasıl olur nerde korumaları?” diye sorunca; kapıda duran kişi hem koruması hem de şoförü,deyince şok oldum. Arkadaşıma döndüm dedim ki; garsona söyle en iyi şaraptan bir şişe götürsün, bu Türklerin armağanı desin ve eşiyle afiyetle içsin. Garson söyleneni yaptı, fakat Çekya Cumhurbaşkanı şaşırdı ve şişeyle bizim masaya geldi.. Arkadaşımla konuşuyor O da bana tercüme ediyordu. “Şişeyi kabul edemeyeceğini kabul etse de hediye olarak kayıtlara geçmesi gerektiğini ve içemeyeceğini, ancak içtiğimiz şaraptan bir kadeh alıp içebileceğini nazikçe söyledi” ve teşekkür edip masamızdan ayrıldı.
Bu yaşadığım hadiseyi ülkemde ne zaman yaşarız diye hep düşünürüm .. 30 yıl mı ? 50 yıl mı ? bilemem. Biz görebilecek miyiz?
“Düşmanlarım için kanunlar dostlarım için her şey diyen” Çin atasözü ne kadar da anlamlı. İnşallah bizi yönetenler bizden biri olur temennisi ile…
( Bu arada kusura bakmayın biraz Ertuğrul Özkök yazısına döndü. Kendi ve eşi Tansu hanımdan çok bahseder yıllarca, onu okudunuz biraz da beni okursanız fena olmaz, kalın sağlıcakla.)