Sözcü yazarı İsmail Saymaz, 11 yaşındaki kız çocuğunu istismar eden sözde şeyh Eyüp Fatih Şağban’ın, kız çocuğunun hala ve babasıyla yaptığı görüşmeleri köşesinde yazdı.
Saymaz’ın bugünkü “Pandora’nın Kutusu” başlıklı yazısı şöyle:
Şeyh ‘Fatih Nurullah’ adıyla bilinen Şeyh Eyüp Fatih Şağban ifşa olacağını öğrendiği gün, istismar ettiği 11 yaşındaki kız çocuğu Y.’nin halasına “Artık Pandora’nın Kutusu açıldı kızım. Bundan sonra insan içine çıkamam. Bizi paklayacak olan hapishane olacak” dedi.
Pandora’nın Kutusu…
Kapağının aralanmasıyla içerisindeki kötülükler ve uğursuzlukların dünyaya yayıldığı sihirli kutu.
Antik Yunan’da Zeus’un insanlardan intikam için icat ettiği bir lanet.
Mutsuzluk salgınının kaynağı.
Sakarya Kuzuluk’taki Uşşaki Tekkesi gibi…
Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden cinsel istismar davasının dosyasına tutuklu sanık Şağban ile Y.’nin halası A.C. arasındaki iki telefon görüşmesinin dökümü girdi. Bu görüşmeler Şağban’ın tutuklanmasından birkaç gün öncesine ait.
Birinci dökümde Şağban’ın kendisini mehdi olarak gördüğü anlaşılıyor. Y. hakkında, “Mehdinin hanımı olacak” diye rüya görüldüğünü söylüyor. O kadar ki Y.’yi isteyecek aşamaya geldiğini anlatıyor.
Şikayet edileceğini fark edince dini alet ediyor.
“Düşmanlar Müslümanlara saldırmak için fırsat arıyor” diye konuşuyor.
“Tarikat düşmanlığı had safhada” diyor.
Kemalist düzene karşı geldiği için hedef alındığını iddia ediyor.
Bu gülünç argümana, o da mürit olan Y.’nin halası A.C. bile inanmıyor.
A.C., “Ben tarikatçıyım, böyle tarikatlar olmasın” diye konuşuyor.
HALA PARA İSTEMİŞ
Y.’nin halası A.C., masum mu?
Hiç değil!
Y.’nin psikolojik tedavi masrafı adı altında Şağban’dan para istiyor.
Şağban, 10 bin TL’yi gözden çıkarıyor.
Neyse ki baba F.A., utanç verici pazarlıktan haberdar oluyor. Jandarmaya şikayet edip Şağban’ın para ile kurtulma planını suya düşürüyor.
Hala “Sizi çok seviyorum” dediği Şağban’a yurt dışına kaçmayı öneriyor.
“Yine şeyhimizsiniz” diyor.
Pandora’nın Kutusu’ndan bir değil, birden çok kötülük saçılıyor.
Şağban, tesisatçı babayı inşaat işi vaat ederek susturamadığı için Hazreti Muhammet’e iftira atıyor. Kendisini Havva yüzünden cennetten atılan Adem’e, Züleyha’dan ötürü kuyuya terk edilen Yusuf peygambere benzetme cesaretini buluyor.
Şağban gibi soytarıların istismar dergahlarını ve şirk tekkelerini başlarına yıktığı, kör taassubun yerine bilimi ve hurafenin yerine aklı koyduğu, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensupları memleketi olamaz” dediği içindir ki bugün Ayasofya Camisi’nin minberinden Cumhuriyete meydan okunuyor.
Atatürk’e lanet…
Laikliğe beddua ediliyor.
Evet, Pandora’nın Kutusu açıldı.
Mehdinin hanımı olacakmış!
Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava dosyasına giren görüşme dökümü şu şekilde:
Eyüp Fatih Şağban: Nikah mevzusu olduğunda (Y.’nin annesine) “İsteyeyim babasından” dedim. “Duyarsa öldürür” dedi. Bana “Size verdik” denildi.
A.C.: Abim “Verdik” kelimesini kullanmamış.
Şağban: Y.’ye “Babanın haberi var mı?” dedim. “Var” dedi. (Annesi) rüyada görmüş. Y., mehdinin hanımı olacak (diye.) Zuhuratlarımız olunca yanlış anlama olmuş.
A.C.: Y. ile her şeyi konuştum.
Şağban: Bir benimseme ve meyil oldu. Babasından isteyecek hale geldim. Şer’en bir durum yok ama kanunen ipim sizin elinizde. Yanlış olmuş varsayalım. (Y. ile) “Büyüyünce bana varacak mısın?” gibi muhabbet oluyordu. “Efendim, ben kapıyı kapattım” dediğinde, ben de kapattım.
A.C.: Y. 10 yaşında bir çocuk…
Şağban: “Ölüm fermanınızı yazıyorum” diyorsun, öyle mi? Zaten İslam düşmanları Müslümanlara saldırmak için fırsat arıyor. Tarikat düşmanlığı had safhada. “Kemalist düzene karşı geliyor” vs. böyle algılar var.
A.C.: Ben tarikatçıyım, eğer böyle tarikatlar varsa olmasın, sünneti seniyyeye aykırı.
Şağban: Nikah aykırı mı?
A.C.: Bu şekilde aykırı… Y. buluğ çağına ermemiş.
Şağban: Efendimiz de Ayşe annemizle zifaf olmamış. Sadece adı konmuş, ileri yaş bekleniyor.
A.C.: Kabul etmiyorum.
Şağban: Binlerce insan Allah’ın zikrinden kesilir. Kafirlerin ağzına bu şey verilir. Bu laf efendimize kadar gider. Ayşe annemizden doğru devamlı sıkıştırıyorlar. Ayşe annemizin himmeti olsun.
A.C.: Y. ile özür için dahi görüşmeyin. Sizi açığa vermeyeceğim.
Şağban: İfşa olduğumda ya intihar edeceğim ya Türkiye’yi terk edeceğim.
A.C.: Y. psikolojik sorunlar yaşıyor. Okula gitmesi doğru değil. Y.’nin güvencesi için istediğimiz tutarı yatıracaksınız.
Şağban: Afaki olmazsa yardımcı oluruz.
A.C.: Bir çocuk için çok değil. Toplu para yatırın. Bir daha ne siz beni arayın, ne de ben sizi. “Yanlış anlama” diyeceğim. Yine şeyhimizsiniz.
Şağban: 10 bin TL göndereyim mi?
A.C.: Siz bir düşünün.
‘HAPİSHANE PAKLAR’
Görüşme sonrası Şağban telaşa kapılıp baba F.A.’yı aradı. F.A. kardeşine telefon açınca pazarlık ortaya çıktı. Şağban ve A.C. arasında ikinci görüşme yaşandı.
O kayıt şöyle:
A.C.: Ağabeyimi aramakla çok büyük bir yanlış yaptınız. Gizli tutacağım olayı, delilleri abim alıp savcılığa götürüyor.
Şağban: Biz de hapishaneye gideriz. Yaptığım ne ki, bir nikah istedik. Ocağınıza düştük. İster savcılığa verir, ister afişe edersiniz. Artık Pandoranın Kutusu açıldı. Bundan sonra insan içine çıkamam. Artık bizi paklayacak olan hapishane olacak.
A.C.: Gidin efendim, polis yakalamadan gidin, sizi de çok seviyorum, ağabeyimi de, gidin, kaçın.
Şağban: Biz yaptığımızı Allah için yaparız. Yanlışımız Allah için olur. Adem’in de Yusuf aleysselamın da zellesidir. İnsanın meylinde vardır. Yeter ki harekete geçirilmesin. Diyeceksin ki sana yakışıyor mu? Ehli Beytiz, peygamber torunuyuz. Duygular baskın oluyor soyumuzda. Taciz noktasında 10 saniye geçtiyse Allah cehennemden çıkartmasın.